İNZİVABedeni halk içinde, gönül kendi ininde, İnzivaya çekilip, münzevi hayat yaşar. Vahdet nurları vardır, âşıkların dininde, Bir sükûtu hâl ile muhabbet dolar taşar. Yakup’tan ırak olsa, Yusuf ile yan yana, Binlerce Züleyha’ya, dönüp bakmaz gözleri, Kuyulara atılsa, düşse bile zindana, Mısıra sultan eder, şehriyarın sözleri. Tufanların gemisi, Hazreti Nuh kaptanı, Kuşdili konuşarak, mülke Süleyman olur. Bir sevda Cennetinde, İdris biçer kaftanı, Bezm’i elest’te “beli” Akdine peyman olur Eyüp ile dert çeker, Tur dağının Musa’sı, Aşk ateşinde Halil, İsmail’le kurbanda. Yer ile yeksan amma, gökyüzünün İsa’sı, Muhammed’in nuruyla, Hak görünür her yanda. Hızır onunla yoldaş, Lokman elinden ilaç, Dostudur, Hacı Bektaş ve Ahmed’i Yesevi. Dergâhlarda Yunus’tur, darağacında hallaç, Şeyh-i ekber meşrepli, Mevlana’da mesnevi. Onun işi değildir, dedim dedi demiş ki, Fukaraya hadimdir, âşıklara yoldaştır. Sözleriyle özünde, asla olmaz çelişki, Dedikodudan uzak, ehli dille hâldaştır. Muhammed’in ümmeti, her an onun yanında, Âlemlere rahmetin, bilinciyle iç içe. Yaratana tazimle, kulluk vardır şanında, Mahlûka şefkat eder, kendini sayar hiçe. Sıddık’la sadakatte, Ömer’le adalette, Osman ile edepli, Ali ile ilimde. Zaman mekân kavramsız, o asrısaadette, Gönül sürer sefayı, dert yaralı dilimde. 20.01.2011…Mustafa YARALI |