8
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1913
Okunma

Tanrım, bana bol şeddeli bir ah bırak
Ölürken dua dilensin yalnızlığın korkaklığından.
Birde kül bırak rüzgârın yönüne eserken acıları tutuşsun.
İki dudağı ancak sigara yaralar o da, aşkın üç harfli ahmaklığından.
Korkuları yuttuğumdan bu yana
İçimi kemiren mutluluğu korkusuz çocuklara emanet ediyorum.
Açlığa sarılır gibi asılacak hayatın memelerine
Faydalıdır ya acı, ölene dek gömülsün umudun rahmine.
Her gece ölür mü insan?
Yitirilmişliği sahiplenip
Tam bıraktım derken yeniden sarılır mı sigaranın tiryakiliğine?
Ve bu anlamsız iç acıtan şarkılar yeniden notaya düşüp sarılır mı parmak uçlarıma?
Neyse ki
Dün gece yine ölmüştüm, güneş doğduğunda anladım.
Olasılıkları geceye bağışlamışken tamda
Geç kalıyordun kendimce.
Her acıyı sana yoruyorken
Umudu sattığım çocuklar dilleniyordu akşam vakitlerinde.
Yine ölecektim ve anlayacaktım ki
Bir çarşaf miktarı kadar sokulacaktım sessizliğimin aç duvarlarına.
Sensizliğe şiir bile yazılmıyor annem toprağı öptüğünden bu yana
Çelimsiz melekler sokulurken dudaklarıma
Öp diyor, şah damarından bile yakınım sana.
Hiçlik dudaklarımı kemirirken nasıl öperim kırılgan kirpik kıvrımlarından.
Yarınıma ağıtlar sokulurken
Kirpiklerini ne çok sevdiğimi söylüyordum anneme.
Annem toprak ya, kıyamıyor
Yağmur olup düşüyor gözpınarlarıma.
Çocukları sevmem hep bu yüzden
Günah solumamış, masumiyet üflenmiş kirpiklerine dokunuyorum
Çocuk oluyorum ve yalnızlığımı öpüyorum nedensizce.
Gecenin bir yarısı sen oluyorum, kendimi iteleyerek dokunuyorum
Anlıyorum ki sabah olmuş
Geç kalmışsın yine
Annemden çok önce toprağı öpmüştüm
Hatırla…
5.0
100% (7)