Kirpiğin IslanmışTanrım, bana bol şeddeli bir ah bırak Ölürken dua dilensin yalnızlığın korkaklığından. Birde kül bırak rüzgârın yönüne eserken acıları tutuşsun. İki dudağı ancak sigara yaralar o da, aşkın üç harfli ahmaklığından. Korkuları yuttuğumdan bu yana İçimi kemiren mutluluğu korkusuz çocuklara emanet ediyorum. Açlığa sarılır gibi asılacak hayatın memelerine Faydalıdır ya acı, ölene dek gömülsün umudun rahmine. Her gece ölür mü insan? Yitirilmişliği sahiplenip Tam bıraktım derken yeniden sarılır mı sigaranın tiryakiliğine? Ve bu anlamsız iç acıtan şarkılar yeniden notaya düşüp sarılır mı parmak uçlarıma? Neyse ki Dün gece yine ölmüştüm, güneş doğduğunda anladım. Olasılıkları geceye bağışlamışken tamda Geç kalıyordun kendimce. Her acıyı sana yoruyorken Umudu sattığım çocuklar dilleniyordu akşam vakitlerinde. Yine ölecektim ve anlayacaktım ki Bir çarşaf miktarı kadar sokulacaktım sessizliğimin aç duvarlarına. Sensizliğe şiir bile yazılmıyor annem toprağı öptüğünden bu yana Çelimsiz melekler sokulurken dudaklarıma Öp diyor, şah damarından bile yakınım sana. Hiçlik dudaklarımı kemirirken nasıl öperim kırılgan kirpik kıvrımlarından. Yarınıma ağıtlar sokulurken Kirpiklerini ne çok sevdiğimi söylüyordum anneme. Annem toprak ya, kıyamıyor Yağmur olup düşüyor gözpınarlarıma. Çocukları sevmem hep bu yüzden Günah solumamış, masumiyet üflenmiş kirpiklerine dokunuyorum Çocuk oluyorum ve yalnızlığımı öpüyorum nedensizce. Gecenin bir yarısı sen oluyorum, kendimi iteleyerek dokunuyorum Anlıyorum ki sabah olmuş Geç kalmışsın yine Annemden çok önce toprağı öpmüştüm Hatırla… |
"Tanrım, bana bol şeddeli bir ah bırak"
Hey, isteğine bayıldım!