Devran1 Saçları ellerine verilmiş bir mevsimdir Geceyi ürküten Toprak, sarışın bir sese gebedir bu vakit Güz kapıya dayanınca çaputlar üşür Üşür de üşür Nal seslerinden bir şarkı canıma yapışınca, ‘Öte’lenince toprağın tütün kokan yâri Kütürder zamanın kemikleri Sıska, ürkütücü ve kahverengi Ateş atılır Kuş uçmaz kervan geçmez denilen meydana Yine saatlerin değemediği yaralar yanar Perçemi kanlı bir kamber olur zaman Davullar durur Tabiata verilmiş bir imtihandır güz Çıplak çatılarda sabır yuvalanır, yuvalanır da durur 2 Yerin aklaştığı yerde gök karardığı zaman Dillerce örülen dualar kalırsa isimsiz O an Leyla, bahtına kahrını yavrular Kamıştan olur evlerinin direkleri Yangın yemiş sesler semadan sararan yağmuru indirir Bir yüzü karanlık kalır sabahın Bir yüzü solgun ve neşesiz Topraktan makûs tarihin silahları çıkartıldığında Leyla’nın kısık gözlerinde görünür yağmurun çocukları İşte o zaman korkarım güzün gazabından Bin bir ruh, örüklerinin arasında dolaştığında Korkarım güzün gazabından Elyaflı yastıklarda uzayan yolların Bildiğimden ‘gayb’ta tıkandığını. 3 Yüksekten inen o rengârenk tüy Ağır geldi ellerimin acısına Torbalara dolduruluyor Kunduralı oğlanların topuklarından ufalanan mevsim Gırtlağıma yerleşiyor kuş tapınakları Tanrı ruha, tene ve söze kafes yarattığından beri Kuşlar kanatlarını çırpıyorlar tâ beynimde Yalvarırım Güz, Topla torunlarını kucağımdan Kehkeşana gerilmiş siyah çarşafta parıl parıl parlayan torunlarını |
Daim başarılar..