CEVAPLAR
bütün camlar patlayıverir birden, söner masandaki mum ışığı
bir fırtına dolar ki içeri, ne nerden estiğini bilirsin ne de adını başlar dünyanın karartma saatleri, iki kişilik, iki ışık sahnede ama bütün replikler aynı sesten çıkar ve iki kişi duyar sadece hani sen simsiyah üstünde siyah bir nokta gibi intihar yalnızlığındaydın ve ben en ağırlaştırılmış zehirleri emiyordum, tanımadığım bir meleğin memelerinden savunmasız kubbelerin altında kalmıştı yakarışlar, tam sırasıydı yıldırımın yani kıvılcımlı bir sancı gibi düşünce sol göğsüne, bakmıştın ya gözümün içine hani bu nedir böyle der gibi, ateş gibi. adına sen ne dersen de, cevabı aşktır bunun canımın içi. . . * * bir gün gene patlar camlar, uçuşmaya başlar bütün perdeler öyle bir fırtına dolar ki içeri, sevda alevi kaçmış muma döner armonisi çatlak sesler dökülür, orta yerine keyifli zamanların yürek suflörü susar ve unutulur sözleri, söylenilen şarkıların sen bir rayın üstünde, diğerinde ben el-ele, yürüyüşe çıkmıştık tren yollarında tam makas yerine adımlar kala, aniden bir ray cıvatası somundan fırlamıştı da şiddetle sarsılmıştı içimizdeki vagonlar, yoldaki bütün köprüler çökmüştü sanki hatırladın mı yüreğinin ustura tatmış acısıyla, bakmıştın ya gözümün içine hani ne oldu bize der gibi, susmuş gibi. adına sen ne desen de, bunun adı da ayrılıktır canımın içi. . . * * camlar patlar, perdeler uçar, içeriye sessizce bir fırtına dolar soğuk ellerden yanmaz, yeniden yakılmaya çalışılan mumlar sahnenin son oyuncusu üstüne düşen, en son ışıkta sönünce replikler aynı sesten çıkar ama, bir kişi bunu duymaz sadece kelebeğin yeniden kozaya dönüşüdür, asma yaprağında ilmek-ilmek örülmek ve aynanın ön yüzünde bırakmaktır acıları, sırlar dünyasına sırlarla gizlenmek yani sislerin içinde kayboluvermesiydi, üzerine ne şiirler yazılacak ufuk çizgisi o gün çocuklar gibi şaşkın ve korkak, dönüp bakmıştın ya gözümün içine hani artık hiç bir şey yazılamazmış gibi. adına sen ne desen de, işte bunun adı ölümdür canımın içi. . . Cevat Çeştepe |
saygımla