Yaprağını Çiğ Bürümüş Kardelen
-Anneme-
-I- Çantamı getirin, zil çalmak üzre Nedense kimseler duymuyor beni. Okula gittiğim anı bir kere Kaçırmazdı annem; peki o hani? A, işte dışarda birileri var Ne bu kalabalık, ne bu gürültü? Tüm köylü burada; genç ve ihtiyar Tabuta sarılı beyaz bir örtü... Nedir bu kargaşa, ne bu velvele Garip bir sözcükten bahsediyorlar; Ölüm ne ki anne, deyiver hele Neden senin için öldü diyorlar? Daha körpeyim ya aklım ermiyor Neden beyazlarla bezendin anne? Nereye? Kimseler bir sır vermiyor Göçmen kuşlara mı özendin anne? Anne kalk ayağa, bırak şakayı Zaten zil de çaldı, öğretmen kızar. Giydir şu ördüğün en son hırkayı Mart ayı soğuktur, dışarısı kar... Ne olur dinleyin, nereye böyle Kıyamet mi koptu aceleniz ne! Kalk anne, bari sen bir şeyler söyle İnansınlar artık ölmediğine. Düşün ki sen bizden gittiğin zaman Üç balanın yaşı çökertir dağı. Sen ki evlatları için yaşayan Bizden çok mu sevdin anne, toprağı? -II- Kanatsız bir kuştum sen öldüğünde Avundum ninemin birkaç sözüyle. Sensiz yaşadığım her acı günde Raksettim ölümün soğuk yüzüyle. Tutamadım verdiğim sözü ama Tıkanmadı önü nasip yolunun. Söküğüm büyüktü, tutmadı yama, Oğlu çıkar belki doktor, oğlunun. Şimdi mezarının başucundayım Ağlayarak seni üzmeyeceğim. Ne yorgunum artık ne de hastayım, Yalnız ara sıra kanar yüreğim. Bir kızı çok sevdim anne, bir kızı Yüzü gözü sendin, el ayağı sen. Nasıl yakışırdı bilsen kırmızı Sanki seni sensiz taşıyan gölgen... Nuru gözlerinde iki yıldızın Dokunmak istersin, gelmez ki ele. Bir güzelliği var sanki ikizin O da senin gibi gitti yad ele. Hani, olmaz ama şimdi uyansan Bakarak yüzüne, bakarak doysam. Toprağa oturup, taşa dayansan Son bir kez dizine başımı koysam. Yaprağını çiğ bürümüş kardelen! Sitem mi edeyim yere ve göğe. Bahar üstü, bak çürümüş, kardelen Ölüm mü yakıştı o güzelliğe... İsmail Uysal |
kaleminiz daim olsun..nice güzel şiirlere esen kalınız..