Kaç Hayat Uyanır Ateşin Bağrın(d)aŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
kapı çalan! nedir o kapı çalan? o kapı çalanın ne olduğunu bilir misin? insanların ateşin etrafını sarmış pervaneler gibi olduğu, dağların da atılmış renkli yüne döğnüştüğü gündür (o kâria!) o gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur. ameli yeğni olana gelince, işte onun anası (yeri, yurdu) hâviye’ dir. nedir o (hâviye) bilir misin? kızgın ateş! ------------------------------------------ cezasız kalırmı hiç zerre kadarda olsa çekilen ve çektirilen bir çile... o vakit Aşka boynumuz kıldan ince....eyvallah... son kez gelmeyen günlerin özlemin(d)e g/özlendin sevgili zaman aşımına uğramış bir oratoryodur ansızın kayıttan düşen yaşamak ki med cezir gibi oynayan bir masal konmuş adı ölüm kusuyor kulaklarıma bu hayat sesler küflü ve bayat mah/şer kadınlarının göğsünde büyüdü bu rüya emektardı analar oysa birinin mirası olmalıydık bizler ve olmuştum güya ve dediler durmadan hep bana çiğ süt içirmiş annen doğunca sana ondan ki oldum olalı dönüyor başımda durmadan adı kir konmuş bu k/ara ham dünya ışığın kor b/akışlarında çetrefil bir solo yaşadığımız güneşin her gün doğması örneğin sessiz ve terketmesi bizi apansız sandığımız ömür içinde sesler ve yankılar durmadan biz(l)e söyle(ş)medeler bil(me)diğimiz hayata giden ve geri dönmeyenler asla bu andığımız(d)a ağla(ş)madalar sonra gerçek buysa yitenler ve hiç tükenmeyenler ne peki bu nasıl sefil bir rüya ağlak bir can titreyişidir sızlayan g/enzimde kördüğüm olmuş aldığım her soluk sa(n)cıların geveze ağıtları ruhumda muallak sözleri hep boğuk saralı bir hasta içim(d)e yürüyen inancı bell(k)i duasız ameli soğuk göğsümün şer sokaklarında ayetsiz bu kimlik gezinen zül bir kopuk tekil kuşatma öldür(s)en beni sayma/dım artık bu kaçıncı kör sapık kıyamet merasimi göğsümde kaynayan günsüzdü ülkem sana vurdukça tüm günler güneyim hep batık kapkara kesmiş mavi denizler ve karanlık için(d)e doğan dervişler çoktan aşkı kefenlemişler alıp götürmüş sevileri cansız o tabut düğün/üm mevt-i merasim olmuş uğramaz artık bu limana gelinler beniki Aşk-a onlar duvaksız gömüp gitmişler yersiz yurtsuz bir meczup halim darb-ı medarım ellerimde sızlayan kireçlemeli s(ins)i bu düşler ve damarlarıma sızan kangren bir iç alem var tırnak uçlarımda bıçaksız yürüyen son neşter tabipsiz kanımı içtiler ismini andıkça yeminli sözler eşik diplerinde öldü melekler akşam ve sana dönük şer vakitler kekeme dilime aşina bir dua asıyor beni tavansız göklerin dar ağacına kovuluyorum yedi yeminle sekiz kapılı dergahından Hakkın giyinip yedi kat ateş gömleğimi sürünüyorum sırtımda muğlak bir dava ismi adalet konmuş n/ar-ı dünyaya düşen her yeni gün sendin gelen günahlarıma ve gelmeyen oldun sevaplarıma gelsen yorumu hayra çıkacaktı bu rüya gelsen cenneti bırakacaktım avuçlarına aylardan kasım ve düşen son bir bahar toprakta bir ölüm kokusu yağmur umudun yortusu reddi Hakim eşiğinde kesilmiş bu c/eza vuslat kan kırmızı ve gelen ağyarın zalim uykusu ölüm nasıl uyusunki sahipsiz bir gündü gelen son şafak vakti sadrıma dilim lal kes(il)miş s/özler kıyamet ağlarken karanlık göklerin bağrında Tuba"nın nuruydu düşen avuçlarıma kirpiğinden vurlmuş bir Anka var kurumuş o dalda ağlamakta merhamet ile bana bakmadan günahlarıma hissi yok zulmün heyhat olsa düşermiydi uykuma kaf dağın(d)a mahkum bu derd-i rüya Aşk boynuma saplarken iddetle seni boğazımda dirilen gür sesli bir intihar demiydi b/ahtıma düşen her acı canımı asarken uzak uzak ölüm/ün nefe/sesiydi ruhumnda gezinen sancı gelişin hep tuzak kılıç sırtı bir kış gibi kapıyı çalışın geldin kar yağdı içime kirpiklerinden geldin ateş içtim dudaklarından ve geldin Aşk-ı kesip şah damarından son kez geçtim içinden bu gün bayram sende geç benden yol/un yedi kat cehennem... ikibinonkasımyirmiyedi... |