GÖLGESİZ KARANLIK
Bir zamanlar panjursuz bir evim vardı.
Haşin bir rüzgar camlarını kırdı. Gidip kapısında kendini avutma. Yuvamın her yanını örümcekler sardı. O çatısı çürük evimin önünden, Nar topluyor musun benim için. Günümün üstesinden gelsem de, yarını kestiremiyorum gözüme. Sarmaşıkların boğuyor beni, için için. Karmaşık denklemler taht kurmuş beynime. Gözlerimde korkunun grisi dalgalanırken, Ölüm saçlarıma pusu kurmuş, sessizce bekliyor. Gölgelerim cam gibi kırılırken vefasız dünyada, sevgiye aç gönlümü sıkarım ellerimle. Yoksulluğum kafa tutarken sefasız ömrüme, Açlığımı, tutup yerim doya doya, Üstüne bir bardak su ne güzel gider biliyor musun? Tutup matarayı serime, içerim susuzluğumu kana kana. Bir asker gibi ölürüm sonra. Kimse ağlamaz peşimden, ağıtlar yakılmaz başımda. Ruhum hasret duyarken cefasız bir yaşama, Sevgini tadarken, anne sütü içen çocuk gibi rüyamda, Neşeyle dolar hücrelerim, anlamaz kimse. Ben her şeyine gücenirim bir bebek gibi, Mutluluktan uçmuşçasına sevinirim düşümde. Uyandığımda kimse olmaz yanımda, Ayağa kalkmaya tenezzül etmem düştüğümde. Bak yine başka bir düşteyim. Bu sefer uçmuyorum, küçük bir kafesteyim. Ama yine mutluyum ışıksız halimde. Tam karartılar örtmüşken kanlı yaralarımı, Gelip silüetimin sedasız halini dürtme. Sevginin ve sevgilinin yokluğunda, Yüreklerde yanan yangını ne ayazlar söndürür. Ne de bedenin donmaya yüz tuttuğunda, sevgiden başka bir mevsim, Sevgiliden başka bir ten, insanı hayata döndürür. Ben seni nasıl seviyorum biliyor musun? Hayatın zindan karanlığına büründüğü anlarda, beni ışığın aydınlatır. Yaşlar nasır gibi işlediğinde tenime, beni ancak yüzün güldürür. Nuh BARITCI |
Yoksulluğum kafa tutarken sefasız ömrüme,
Açlığımı, tutup yerim doya doya,
Üstüne bir bardak su ne güzel gider biliyor musun?
Tutup matarayı serime, içerim susuzluğumu kana kana.
Bir asker gibi ölürüm sonra.
Kimse ağlamaz peşimden, ağıtlar yakılmaz başımda.
..çok akıcı ve içtenliğini bastıran dizelerdi. Saygılarımla.