KARABULUTUM
Tutmak isterdim usulca, üstümde gezen kara bulutları.
İncitmeden, suyunu çıkarmadan ve dağıtmadan gizemini. Evimin perdesini aralar gibi, Parmaklarımla dağıtırdım yoğun sislerini Güneş rahatça süzülsün diye. Varlığından rahatsız değilim karabulut. Yeterki güneşten mahrum bırakma beni. Sonra istersen ıslatırsın bedenimi. Saçaklarımdan çağlayanlar, Hatta içinde boğulacağım yağmurlar yağdır istersen. Bir damla suda yok olmaz umutlarım. Okyanuslarda nefessiz kalmaz ciğerim. Fırtınandan ürpermez yüreğim. Şimşekler ve yıldırımlar öldürmez beni Gürültünden titremez içim. Fakat güneşimi alırsan göğümden, İşte o zaman ben bir hiçim. Çünkü ben zaten, kara bir bulutun patlamasının ardındaki enkaza doğdum. İlk bakışımda şimşekleri gördüm. İlk lokmamda, senden bir damla indi mideme. Çamurlu su birikintilerinin içinde emekledim. Çünkü ben su diye, senin yağdırdığını içtim. İşte bu yüzden karabulut, İstersen göğümde mavilik bırakma ama Boşluklarından süzülsün bir ışık hüzmesi. Ben onu bulurum. Ona tutunurum. Onunla yaşar ve yaşlanırım. Sonra sen istediğin kadar karart göğümü. İstediğin kadar yağ. Nasılsa mavinin nasıl bir renk olduğunu biliyorum. |