YORULDUM
Yoruldum.
Özlemekten, Düşlemekten, Karanlığı güneşlerle süslemekten... Zamanın hızına yetişemeyip, Elde kalanlarla da yetinemeyip, Sonraki günü beklemekten... Kamyon arkasından koşardıkya hani. Yetişip, tutunup, ayağımızı tampona atınca, Yakalamış olurduk mutluluğu. Gittiği yere yahut düşene kadar. Tutunmaktan da düşmekten de yoruldum. Düşünmekten yoruldum. Karşı penceredeki çocuğun, Annesi başını okşayınca ne hissettiğini... Kalabalık sofralardaki sohbetlerin verdiği hazzı... Gittiğin yerde bekleyenin olmasını... Uğurlanmayı... Sesi, tını... Dokunmayı, dokunulmayı... Metal evrenlerin gri soğukluğundan, Ankara’ nın ayazından, "N’aber" den öte geçmeyen, Birbirinden bi haber insanlardan. Hafta sonları kahvaltı alışverişi yapıp, Hep daha iyisini alsam da, Çocukluğumda yediğim zeytinin tadını bulamamaktan yoruldum. Ağzımıza bir parmak bal çalıp geçen, Hep daha iyisini vaat edip, Hep daha fazlasını isteyen hayattan yoruldum. Hesap soramamaktan... Yetememekten... Bazen çok geride durup... Bazen fazla ileri gitmekten... Vakitsiz öten horozdan... Beyinsizlerin saltanatından... Haksızların adaletinden... Soysuzların asaletinden... Aradığım huzurun bu çağda mümkün olmadığını bilip... Bu şekilde ne kadar devam edeceğimi bilememekten... Yoruldum Özlemekten, Düşlemekten, Karanlığı güneşlerle süslemekten... |