DÜŞÜNCELER VE HİSLER
Hangi düşüşün ıslağıydı gözlerindeki?
Şakaklarında dolanan korku, Rüzgarın ıslığından mıydı? Neydi seni öfkelendiren, ürküten? Ocak başındaki karafatmalar mı? Ya da tuvaletteki fareler? Kulaklarına dualar fısıldanırken, Aralara serpiştirilen nefret tohumları mı? Terkedilmek mi? Hep aradığın ve düşlediğin şeyi bulamamak mı? Bulduğunda kaybetmek, Yine... Hep... Yalnızlıktan çıldırmak mıydı seni daha da korkutan? Peki şimdi huzura erdin mi? Ah yalnızlığın... Kimselere anlatamadığın. Hem kalabalıkta, hem tenhada... Yalnızlığın... Yaşadığın her lahzada. Peşin verilmiş hükmün. Bir ayağın boşlukta, Diğeri sehpada. Koşmak, düşmek, yorulmak, yaralanmak. Tırmanmak ve parçalanmak. Nihayetinde, yargılanmak... Yaşadığın en mutlu günün sonunda. Atılmış, Sürgüne gönderilmiş, Recmedilmiş gönlünün, İdam sehbasında raksı. Gözlerindeki umut kaybolmuş, Hüzne bürünmüştü siması. Halbuki ne bir suçu vardı. Ne hırsızlığı, ne zinası. Ah yürek.. Haydi dayan buna. Ah yürek, Haydi buna da dayan. Sebebini bilmesen de, Işığı göremesen de, Ölsen de. Ölsen de; Masumiyetin acıların ve suçların kolunda boğulurken, Hatıraları ve hayalleri seyre dalıp, İmkansızlığın gücüne diren. Diren yalvarırım diren. Diren ne olur diren. Yaşamaya, Gülmeye, Sevmeye, Sevilmeye ihtiyacın olduğu kadar diren. Atılan, Sıçratılan, Sanılan, Sandırılan, Yapılan kötülüğe diren. Acıyla ağla ve kan kus. İster bağır ister sus. Ama diren. Bir emirden, ricadan, Ya da nasihatten fazlasıdır bu. Diren. Acını bastırmak için, Ağlaya ağlaya rahatladığın anları düşünüp, Öyle rahatlamaya çalışabilirsin. Çocukça ve masumca. Kimseye söylemeden. Hissettirmeden... Hep yaptığın gibi. Duyan yüreğine acı sözler fısıldandığında yaptığın gibi. Ah çocukluk, ne büyük güçmüşsün. Ne büyük nimet, ne büyük mutluluk. Ah çocukluk, Nereyeydi bu yolculuk? Koşa koşa bitiremediğin yollar, Yana yana söndüremediğin ateşler, Tüttüremediğin ocağın. Dindiremediğin hasretin. Geldik ve gidiyoruz. Hasret kaldık bir damla suya. Geldik ve gidiyoruz, Hay’dan, Hû’ya |