CEVAPSIZ SORULAR
Yeni resimler çizmek istediniz mi hiç dünyaya?
Ruhunuzun duvarlarına yeni tablolar asmak? Eskileri kaldırıp atmak... Bir kutunun içine saklayıp mühürlemek tüm kederleri... Hiç istedin mi? Sonra yakmak o kutuyu... Bütün kırılmışlıkları, Korkuyu, yalnızlığı ve kaybolan zamanı.. Kaç kez istedin bunu? Ve hala istiyor musun? Geç kaldığını düşünsen bile... En son uğradığın zararın, neresinden döndün? Uğradığın için zararda mısın? Döndüğün için kârda mı? Tüm bunların ve diğer her şeyin var da; Zamanın muhakemesi var mı? Hangi mahkemenin hakimi, Hesabını en yüksekten sorar kaybolan zamanın? Zamanın kıymetini hesap eden bir makine üretildi mi? Eğer üretilseydi, İnsan aslında neleri kaybettiğini görünce, dayanabilir miydi? Yoksa ruhumuza ağır mı gelirdi bu kelebek etkisi? Peki neden bu soruları soruyorsun? Beraber yaptığınız her iğrençlikte haz duyduğun nefsini mi sorguluyorsun? Yoksa sen de en son sorulan, Sonun başlangıcı soruları mı soruyorsun kendine? Gösterinin sonuna yaklaştığının habercisi olan sahneleri mi yaşıyorsun hayat perdende? Ama bekle! Hatta dur!! Hatta haddini bil! Her şeye layık gördüğün gönlün, Bunları sorma cürretine mâlik değil. Sen, ancak içindeyken var olabildiğin şeyin, Üstüne çıkamazsın. Sen hayatının idarecisi değil, hademesi... Hiç bir şey yapamaz ve soramazsın. Sen sadece sahnenin dekoru ya da süpürgecisi Sen, kendi filminde bile figüransın. |