Adım
Adımlarını sayan adımlarımı sayıyorum
Yok bir adım / unutuyorum… hangi renkleri fısıldadılar ki ağaçlara hangi ağaçları kalbinden vurarak -soruyorum neden bu kadar uzaktılar ki / neden bu kadar tuhaf… yıldız yakarak kirlettiler okyanus diplerini -biliyorum çığlık tükettiler -çığlıklar… boyuna ağladılar sonra aklanacaklarını sandılar / aklanacaklarını sanarak ağladıklarında haklıydılar belki belki gerçekten de aklanacaktılar -bilmiyorum… Oysa yoktu bir adım Sadece adımlarını sayan adımlarımı sayıyordum / bir-ki! Üçüncüde susuyordum… niçin bu kadar umutsuzdular ki niçin bu kadar eksik -bilmiyorum hem kimin fikriydi ki yaşam / kimin içindi -soruyorum yara bere içindeydi kalpleri / zehir zemberekti -zehirli… yaşayabilmek için vurduydular ağaçları -gördüm (bahaneleri buydu) ağladıydılar sonra umarak aklandıklarını / ağladıkça… Fakat yoktu bir adım Sadece adımlarını takip eden adımlarımdan ibarettim / bir-ki! Üçüncüde düşüyordum… kaç şehir alt etmiştiler ki böyle kaç şehir tüketmiştiler -bilmiyorum bir düşün içinde gibiydiler -görüyordum bir düş gibiydi içleri -düşüyordum yankılanan seste gizliydiler yükleri ağırca / bakışları solguncaydı adımlarımızı sayanlar oldu içlerinden / bir-ki! -üçüncüde düşüyordum adımlarım adımlarına düşüyordu -tutamıyordum… niçin bu kadar ürkektiler ki / niçin bu kadar başka -soruyordum kalplerinde saklı zehirle vuruyorlardı ağaçları -görüyordum -zehirlenen ağaçlar is karasıydı (saçların gibi -dokundum mu tutuşuyordum) aralarında bağrışanlar vardı / bilinmedik-sessiz ıslıklar tutturup gelecekten vaat çalanlar… delicesine koşuşturup uzaklaşanlar vardı aralarında / geri dönüp okyanusu seyre dalanlar… binlerce ve yüzlerce yıldız dökülüyordu gökten -koyu kahveydi dökülen yıldızlar (gözlerin gibi -baktım mı üşüyordum) adımlarım adımlarına öykünüyordu -durduramıyordum kâh uzun-uzak-pütürlü bir ağaç gövdesiydiler kâh gri-yeşil-tuhaf bir hayvan biçim değiştirdikçe adımlarım adımlarının izinde / kâh sen oluyordum -kâh kendim… Fakat yoktu bir adım Bir adım olsa belki adımlarını bırakırdım Adımlarının adımlarından ibarettim oysa / unutuyordum… hangi rüzgârları çarmıha germiştiler ki hangi rüzgârlara hangi renkleri fısıldayarak -soruyordum sonsuzluğun tadını mı çıkarmıştılar / çakarak okyanuslara bin asırlık kibritlerini tanrılara mı sunmuştular / zehirli kalplerinde taşıdıkları zehirli sevgilerini -ağlayarak / ve ağladıkça aklandıklarını umarak… okyanusa tükürenler mi vardı aralarında / güzelim balıkları vuranlar… ağaçları kutsayanlar mı vardı aralarında / sinsice güneşten ışık çalanlar… kutsanan ağaçları mı yakmıştılar bir bir -görmüş müydüm bir düşüş müydü düşleri -düşmüş müydüm güneşe selam mı durmuşlardı / yere dökülen yıldızları bir bir toplayarak -bilmiyorum… Adımlarını sayan adımlarımı sayıyorum sadece (adını sayıklayan adımı arıyorum) / bir-ki! Üçüncüde belki ölüyor / belki ölmüyorum -kararsızım (tıpkı senin gibi -vazgeçiyorum) düşlerle oynanan -kaybedeni belli- bir oyundur vazgeçiş -biliyorum vazgeçtikçe sonra / ölmesem de -yitiyorum… Ekim İkiSıfırBirSıfır / Ankara |
Kutlarım.
Selam ve saygılarımla.