HÜZZAM KORİDORLARI
Sana mızrak, bana gülle ile vuran sancı
Derin dalgalarla vuruyordu içimizi Gözlerin ruhumun kırık güvercini Bedenin ellerindeydi neşterin, aynı kederle Ve aynı zulmü paylaşan onlarca yüz Saf tutmuştuk koridorunda hüzünlerin. Belki bir umut diyorduk ey hayat! Belki bir umuttu sır gibi sakladığımız av mevsimi Kanımızı donduran, dolanıp duran kaplan sırıtışıyla Ve nerede duracağı belli olmayan, ya da kime vuracağı Kara bulutlar gibi geziniyordu yanı başımızda En sıcak, en ölümcül gününde ağustosun Hüzzam ninnilerle avunuyorduk. Uçuşuyordu bomboş hayaller ve manasız sözcükler Yüzleşirken kim bilir kaçıncı kez anılarımızla Her açılışında demir kapı ya hüzün Ya da sevinç çanlarıyla aldatıyordu içimizi Alışılmadık kum saatiydi uzaklaşan ümitlere gün Mırıldanışlar, korkulu bulutlara üflenen dualar Ve yüreğimize akan cemrelerle, düşüyorduk. Aynı dilek ve aynı umutlarla yakınan göz pınarlarımızdan “Acı, hüzün ve mutluluk birbirine karışıyordu ameliyathanenin bir açılıp bir kapanan kapısı önünde. Herkes kendi kıyısında, anılarıyla yüzleşiyordu. Bütün bakışlar korkulu, bütün gözler kendi karanlığında boğulurken; saatler kum saati hızında ve asırlar kadar sandığımız zaman, sadece beş dakikaydı. Kırk yıllık dost gibiydik hiç tanımadığımız insanlarla. İçlerinden biri; “geçmiş olsun, nesi var hastanızın” dediğinde ona bütün ruhumuzla sarılıp, dostluğunu, yakınlığını büyük bir sevinçle karşılıyor, hüznün yuvalandığı gözlerden medet umuyorduk. Ağır, demir kapının her açılışıyla gözler o yönde odaklanıyor, beyaz gömlekli görevlinin getireceği müjdeli haberi kendimize yorarken; o an, uzak ve tedirgin bakışlarla ve sedyeyle önümüzden geçen solgun yüzü izliyorduk. İster çocuk, ister yetişkin olsun, uyku ile uyanıklık arasındaki hastanın “Anne!” diyerek inlediğini görüyorduk her defasında. Sanki içerdeyken kendi aralarında sözleşmişler gibi… Hüzzam koridorları “Anne” sesleriyle uyanıyordu hüzünlerinden. Yıldızlar safta toplanıyor, Ay gülümsüyor, Güneş bütün ışıklarını göndererek değiştiriyordu çehresini bütün yangınların… Islak bir mendilin arkasına saklanıp, Buharını soluyorduk ıssız ve karanlık dehlizlerin Belki doğurmak için yeniden rengini hayatın Belki değiştirerek vedalarla, ya da kırarak Hüzzam koridorunun uslanmaz zincirlerini |
Yüzleşirken kim bilir kaçıncı kez anılarımızla
Her açılışında demir kapı ya hüzün
Ya da sevinç çanlarıyla aldatırken içimizi
Tebrik ediyorum. Güzeldi şiiriniz.
Saygı ve selamlarımla.