KIRK DERECE YALNIZLIKÇamurla donatılmış eski tiyatro dekorlarında saçlarımı perde perde açmayı severdi annem gök bakışlı akşamın müezzin suyuyla yıkanırdı bahçelerde vakitsiz ezan çiçekleri kokular içinde dokunan bir korkak korkular içinde okunan bir yapraktım yırtık. aylardan yepyeni bir aydı yaşlandığıma şahit adını koyacak kadar dinç olamayan dilimle -biraz Eylül biraz Temmuz’dum sanki- bakırın soğuk yüzünden sıcak bir tebessüm bekledim dinlendiğim yorgunluk duraklarında her yolcunun kalayladığı suçsuz bir sebeptim yalnızca masumiyetin karanfilinde parlayan beyaz sesli renklerin rahmiydi gözbebeklerim. ama yaşam ambarında büyüyen sıska sarmaşık karmaşık öykünün gizli öznesiydi kanadını rüzgârda unutan dalgın yusufçukla ateş böceğinin kemanında kalırdı hatıralarım başımda deli tokmağıyla gönlüme vuran yaşlı davul ustası çatılardan alnıma düşürürdü kiremit kırmızı korkuyu naftalin kokulu yorganın yamalarında birikerek katığı olurdu çocukluğumun atıl bir acı. tenimde kırk derece yalnızlık kırk derece ateş hangi yöne dönsem peşimde yangın gülü çehrem havaleli başlangıçlarda çamurla donatılmış eski tiyatro dekorlarında suçlarımı sahneye saçmayı severdi annem oynadığım bütün oyunlar yarımdır bu yüzden ve bu yüzden korkak ve korunmasızdır yüreğim biraz Eylül biraz Ekim kokar üzerim güzleri çevreleyen kırık bir çitti çünkü babam. Nevzat KONŞER Ekim 2010 |
her zamanki gibi okunulası şiirler ve sayfası şairin...hele ki çocuk ruhunu da katmışsa şiire akan sular durur yüreğimde...
çok güzeldi...
tebriklerimle Şair...