Ben Süleyman ve Rıfat
ufaktık daha ufacıkın
kar tanesi kadar kolay eriyen ve ince bir dal misali kolayca kırılan hayallerimiz vardı uzun uzun geleceğe dair çocuktuk işte... gazoz kapağı, misket biriktirir... biraz renkli ve biraz da sade günler geçti büyüdük... ben, süleyman ve rıfat rıfat biraz çelimsiz ama atik süleyman ise iriyarı ve kırılgan bende anadan doğma biraz ağlayan büyüdükçe değişiyor herşey önce beden sonra ise fikirler çocukluk denilen sadece arada sırada yad ettiğin bir kaç film arası hatıradan ibaret aslında bir şeyleri kaybedince anlıyorsun ne kadar büyüdüğünü önce ilk sevdandan alıyorsun ufacıkın bir kalp ağrısı... sonra yaşlanıyor ya bütün bedenler babana öyle bir değer biçiyorsun ki o dağları yıkabileceğini düşündüğün omuzlar üstünde gidiyor tek kesimlik uzun elbisesiyle seni nasıl sevdiğini, gecenin soğuğunda gelip üstünü nasıl örttüğünü hatırlıyorsun ağırdan alarak işte ben süleyman ve rıfat çabuk büyüdük zamane gençliği arasında ilk üniversite yıllarımızda bir gösteri sırasında patlayan bombayla kaybettik süleymanı... rıfat parmaklarını arıyordu bende topluyordum geride kalan bedenini sanki geri gelicekya herşey ilk o zaman çocuk kalmak istedim ama olmadı geriye dönemedim... ağlayarak arkasından süleymanın geçti bir kaç ay işte... düşünceler kemirip en hassas duyguları feryadları çıkarıyordu ağzımızdan küfürlü ve yarı çıplak olarak ne ilkti süleyman ne de son olacaktı şarapnellerin arasından bizlere gülerken 71 ve 80’de patlak verdi... birileri sürüklüyor bizi durmuyor giden süleymanlar ve durulmuyor giden yıllar ikiye ayrıldı herşey... biri vatan millet sakarya diğeri ise özgürlük ve eşitlik adına adı birinin faşişt diğeri ise komünist ikiside tek bir dava uğruna aslında ama kör olunca... görülmüyor hiçbir şey... önce düşüceleri aldılar elimizden sonra demirlerin arkasında özgürlüğümüzü verdiler çok sonra öğrendiğimde... eceliyle ölmemiş rıfat intihar etti diye söylemişlerdi... kendi ecelini yazacak kadar mert ve yürekliydi işkencelere dayanamamış çelimsiz bedeni camdan aşağı atmışlar kırılıp parçalanmış rıfatın her yeri... ufaktım ve ufacıktım... keşke hep öyle kalaydım annemin kollarında uyusaydım hep... sonra süleyman ve rıfat gelseydi gazoz kapağı ve misketle geçseydi ömrümüz ne olurdu sanki... birazdan dar ağacının yoluna gideceğim demir kapılar açıldı... beyaz hakim yakayı geçirdiler boynumdan kollarımda gardiyanlar doktor kontrolünden sonra sağlıklı bir şekilde öldürecekler beni, ilk önce nefesim kesilecek dar ağacında... ayak uçlarımdan boğazıma doğru hızla yükselecek canım... kendimi kaybedeceğim ortaya çıkacak gözlerimin akı bedenim bi haber aklımdan, son nefesimde vereceğim özgürlüğümü... benden aldıklarını sananlara... |