BELİRSİZ YOLCULUKLARIN AYAK İZLERİ
Alıp kendimi düştüm bir gece yarısı yollara
Düştüm yolculukların düşler sokağına Hayyam’ın kırık tepsisinde unuttuğu Hayaline Kırık kalbimin içinde yatan Ataşe dil yalattığım zer düşün Sarhoş endamına Kalbimin orta yerinde yatan Sonsuz düşlerin ufkuna Kanat açtım Göz ucumda yanan İbrahim’in çığlığına Koştum düşerken yola Selam yolladım sessizliğimde Sarhoş kelimelerim fihristine Bakışlarımı döndürüp son umut Meşaketine at koşturan İskender’in Nal seslerine Öyle yola çıktım valizsiz Sensiz... Kendimi sırtlayıp uzak diyarların Loş ışığında yatan ruhsuz Keşmekeş rüyaların Hallacına Dalıp soluksuz karanlıklara Başımın gök sırtında Sırtımın kanayan yaralarından Kendimi koparıp Çıktım Nemrut’un isyanına Sonu ucumda saklı saç teli Kırılganlığında Ayaklarıma dolanan Belirsizliğin sıratına Öte denizlerin dalgasında dil Yalattığım koylardan Kırık salıma binmiş ay perisinin Ruhuna Çıktım dönüşsüz sonsuzluğa… |