Zindan ve ölümGüneşe sevdalı gözlerimdi Ellerimin nasırlı yollarında kanayan ve Beynimin zincirli usunda birikendi Ayak izlerinin tozunda Üstüme yapışan Bilincimin kaybında düşen Zindanların içinde Karanlık bir noktaya dönen dünyamdı Üstün körü sevişmelerin Koynunda can çekişen Uzatılmış gergin iplerin Hayat damarlarından ruhumun Kanatsız haliydi sökülen Güneşe sevdalı gözlerimden Ellerimin nasırlarıydı Geceye Taş kesilen Ve yüzümün maskesinde At kişnemesiydi Nal sesleri Bedenimden Siluetime doğru akan yaşlardı Ruhumun derinliklerinde Tuzlu göletler açan Geceyi yarıp da üstüme karanlığını Ay çökmüş gibi yüreğimden Kızıl şimşekler çakandı beynime Yüreğimin bir serçe korkaklığında Kanat çırpması… Bakışların çaresizliğinde resmimi nakşedendi Donuk zamanın karanlığı Ve dudaklarımdı acının tellerinde Kan kırmızı yaralar savururken rüzgârın diline Dört zindanın içinde uzatılmış Bir bedende ölendi ruhum… Metruk kentlerdi yüzümün Unutulmuş dili Kapı aralığından kan damlatan Yüreğimdi Unutulmuş bir imparatorluğun nal seslerinde Savaş meydanlarında galibiyete susamış dudaklardı bükük Kırık bir testinin son damlasında Dökülen benler… |
( Sükuti ) tarafından 3/23/2012 8:22:35 AM zamanında düzenlenmiştir.