Güzleniyor YeşillerYutkunamıyorum Bir ihtilal boğazımda boğum boğum Zamanı çözen bir el den yol alıyorum Ne nefes alabiliyor Ne sığabiliyorum kendime.... Öylesine yılgın öylesine öksüz Nazarım kurşun misali anlamsızlığı yoklar.. Olmuyor Yol aldıkça kederim efkârın kirli sularına Aktıkça saçlarımın katranı Kâinat kanıyor damarlarımdan... Huzuru sardığım günleri arıyorken Güzleniyor yeşiller Cömert bir gün doğmaz ki şehrin üstüne Seyrederken beyazlar siyahları "erken gelen hazan da hep solmaya yeminim" Tükendi takatim Islaklığı arttı gözlerimin Ne koku kaldı tenlerde Ne bir dirhem şevk Kaç ömür bıraktım takvimlere Öylesine uzanmış su-i zan Kör bakar izan Sessizlik içinde fırtına hazan... Damar damar hayat beklerken Su yumuşaklığınca dirilmek isterken Nefesle çizildi yollarımın ayrımı Kuşandığım kılıçlar köreldi birden bire Hüzün şehrine gömüldü dilsizliğim Çekiliyor denizden efsunlu ömrüm Ne mihenk olabildim Ne renkte ahenk Döner durur kara gündüz Huzmesinden damlayan umutlar seyrelince Öylesine gömülüp kaldım durağında beynimin Öylesine sessizce... Visalinde yârin tökezler niyetlerim Ziyan düşüyor dileklerime Bedeni üryan ayrılıkların Okşarken sonbaharın soluk yüzünü Son sözü çizdi ölüm Belki de kefaretim İçlendikçe alnımdan dökülür sırat Müşfikliğim okşarken karanlığın tenini Bilinmez derin bakışlara yol almıştı beyhude neşter Ahmak mı düşüncem Dik merdiven sağanlığında yorgunluğum şimdi... Kesilmişti güvenim Bıçak kesiğinden armağan sunarak ahvalime Ne şua meraklısıyım Ne zifr-i katran Öylesine yaşıyorum Öylesine sessizce Onuru ölüm bilerek... |