BAKMAM DİYORUM
Göz göz olsa da yüreğimde umutlar
Potinsiz ayaklarımla gezdiğim Çakıl taşlarının üzerinde Düşlediğim Hayal kurduğum Yaşam serüvenim Değişmeyecek.. Yuvasını kaybetmiş Kızılcıcık serce yavrularının Tüysüz, bürgüsüz Ürkek ve masumiyetiyle örülü Örgülü saçlarım İsyan etse de bir şubat rüzgârına, Kazan kaldırsa da geçmişe; Bulanık sularında büyüttüğüm Koyaklarımdaki dikenlerime El’ler değmeyecek Çatlamış çöllerime ab-u hayat Kırılan kalplere Derman Takat Güven Ve Gençlik iksiri olarak arıttığım Damıttığım mevsimlerim Yosmalanmayacak Nisan on beşinde beklettiğim Yanmana Donmana Tahammül edemediğim Gül yüzüne bir leke Bir benek Bir çizgi Gelme ihtimalini göze alamadığım için Gezegenim Ahdimize niza getirmeyecek Bir kazaya kurban gideceğim Heyelanların altında kalacağım Yeraltında vuku bulacak Harekât ve sükûnetin Lavların Küllerin Altında yok olacağım Ve Alemi uhraya Bin bir parça gideceğimi bilsem de Bakmam diyorum Kuru dağarcıktan çıkarıp üleştiğimiz Kuru ekmeğin hatırına Vitrinleri süsleyen Et yığınlarına... Değil mi ki Kapladın Dünyamı... Önümde apaçık Okunmamış bir kitap Açılmamış bir defter Tutulmamış bir kalem gibi durarak Bakmam diyorum Okunmadan Yazılmadan Silinmeden gönlümden Hece hece, satır satır Ne varsa sana dair... Yıkılmadan Ülkeme kurduğun aşk mabedin Paslanmadan Çelik iplerle ördüğün Sevda zırhı... Öyle bir zırh ki; Henüz bulunmadı Onu delecek Ne yürek Ne de bilek.... Abdurrahim KÜÇÜK |