düş...saçların bir zeytin ağacının salkım saçak dalları dayamışım başımı nemli çimen dizine aklımdan geçene şaşmamışım: güneş ayaklarımı yaksın varsın da bir daha varamasın ırağına/ hem içinde sen varsın saçlarının altına saklansın/ az yel alsın gizlenmekten islenen şu yangın bağrım birkaç yüzyıl uyumuşum/ çağırmışlar/ duymamışım kulaklarıma yabancı adımı dilime/ rüyama/ yazgıma ve sızıma çok alışkın adını sayıklaya sayıklaya ayıklamışım elalemin ağzından bir türkü kopup gelmiş kemikleri un olmuş bir ozanın sazından konmuş dudaklarıma da/ okşarken parmaklarınla bir bir toplamışın/ ak gerdanıma tane tane inen gözyaşlarımı senden olma öz yaslarımı bırakmışın da üveylerini tek tek ayırmışın kucağına dağılmış zift karası telinden saçlarımın senin için elimden geleni öpmüşün de usul usul silmişin gelmeyeni avuçlarımda bir yol uzayan o çizgiden mevsimler gelip geçmiş/ bir eylül akşamı uyanmışım bakmışım ki/ gözlerim birer zeytin tanesi saçlarına asılmış sallanıyor koyu yeşil dudağım nemli çimen dizin artık gövdem/ anlamışım ki ağacız sormuşum/ demişin ki; artık burada yaşayacağız. mutluluktan ölmüşüm terli bir kız çocuğu gelip uzanmış altımıza serin olur bura demişiz de üzerine aşkımızı örtmüşüz birkaç yüzyıl sonra duymuşuz ki bir daha hiç üşümemiş/ bir daha hiç... bizi düşünmemiş o. JD/ İrfan abi’ye ve Ayşe’me |
terli bir kız çocuğu gelip uzanmış altımıza
serin olur bura demişiz de üzerine aşkımızı örtmüşüz
Enfes... hem de tümüyle...
USTALIĞINIZA ve SANATINIZA
SAYGIM SEVGİM HER DAİM