Kimlikli Ölümler Doğuruyor Ülkem
Yürüyor zaman arkasında bıraktıklarıyla
Bir bir götürüyor güneşi ellerindeki çocukları Mevsimsiz başlıyor zamanlar çiçeklerin dillerinde Oysa mutluluk sadece bahara bölünmüştü şiirlerde Sustu bütün şehir , ömrünü cami avlusuna bırakmış bir yetim gibi gözlerinde el değmemiş yalnızlıklar taşıyordu Nasırlı ellerin kıvrımlarında ezberine aldığı insanları yalnızlığa çalardı bütün şarkılar nakaratında gözyaşı taşıyan kalbe zararlı aşklar Kalbine batardı sokaktaki kimsesiz köpekler Üşürdü onlarla hiç durmadan içeriye bakmadan Yağmurlar yağardı üstüne aldırmadan yürürdü Sustu... bir ömür susmak için sabıkalandı Yürüdü gözlerini diktiği denizlerin yansımalarına Parçalanmış kaldırımların köşelerinden tutup Unutmayı , unutmak adına istedi Ağlamak sadece hüznün yanına dikilen kurdeleydi Sözcüklerini şehre emanet etmişti Geride sadece bir bakış , eskiye dair bir umut Kendine susmuştu , gülmek sadece mutluluğa yakışıyordu Kaç oldu ? Saat kaçtı şehrin tik taklarında Kaldırımları sayan şehrin ayyaşları Aklında kaç düşünce öldürüyordu Yasaklıydı yüksek sesle düşünmek şehrin sokaklarında Düşünmek kan kaybediyordu Sessizce yalnızlığı demliyordu insanlar Birer birer bardak bardak yudumluyordu herkes Yalnızlığı nimet saymıştı gölgeler Hüzün çıkıyordu dört duvara astığı karanlıklardan Üstünde yamalı bir ceket Cepler delik Gözlerinde gelmeyen beklenenler Hep aynı şarkı inliyor kulaklarda Deniz sesi boğuyor ara ara Şimdi kaç slogan atsam kurtarırım ülkeyi Ölüm kaç defa uğrar aynı sokağın kıvrımında Kese kağıdına sarılmış bir ayrılık bu Gözlerinde hala eskimemiş hüzünler Ölüm... En çok kendini öldürüyor içimde Şimdi ellerimi tutuyor çivilenmiş günler Zaman ayrılığa inat Oysa faili meçhul ülkenin Kimlikli fidanlarında asıldı düşlerimiz Çatlasın artık güneş toprakla Ellerinden tutsun bütün çocuklar gökyüzünün Uçmak ... Uçmak istesinler Özgürlük kuşların kanatlarında Aşk ; Sadece araya serpilen bir gülümsemeydi ülkemin yanında Muhammed YALÇINKAYA |
Bir bir götürüyor güneşi ellerindeki çocukları
Mevsimsiz başlıyor zamanlar çiçeklerin dillerinde
Oysa mutluluk sadece bahara bölünmüştü şiirlerde
Sustu bütün şehir ,
ömrünü cami avlusuna bırakmış bir yetim gibi
gözlerinde el değmemiş yalnızlıklar taşıyordu
Nasırlı ellerin kıvrımlarında ezberine aldığı insanları
yalnızlığa çalardı bütün şarkılar
nakaratında gözyaşı taşıyan kalbe zararlı aşklar
Kalbine batardı sokaktaki kimsesiz köpekler
Üşürdü onlarla hiç durmadan içeriye bakmadan
Yağmurlar yağardı üstüne
aldırmadan yürürdü
Sustu... bir ömür susmak için sabıkalandı
Yürüdü gözlerini diktiği denizlerin yansımalarına
Parçalanmış kaldırımların köşelerinden tutup
Unutmayı , unutmak adına istedi
Ağlamak sadece hüznün yanına dikilen kurdeleydi
Sözcüklerini şehre emanet etmişti
Geride sadece bir bakış , eskiye dair bir umut
Kendine susmuştu ,
gülmek sadece mutluluğa yakışıyordu
Kaç oldu ?
Saat kaçtı şehrin tik taklarında
Kaldırımları sayan şehrin ayyaşları
Aklında kaç düşünce öldürüyordu
Yasaklıydı yüksek sesle düşünmek şehrin sokaklarında
Düşünmek kan kaybediyordu
Sessizce yalnızlığı demliyordu insanlar
Birer birer
bardak bardak
yudumluyordu herkes
Yalnızlığı nimet saymıştı gölgeler
Hüzün çıkıyordu dört duvara astığı karanlıklardan
Üstünde yamalı bir ceket
Cepler delik
Gözlerinde gelmeyen beklenenler
Hep aynı şarkı inliyor kulaklarda
Deniz sesi boğuyor
ara ara
Şimdi kaç slogan atsam kurtarırım ülkeyi
Ölüm kaç defa uğrar aynı sokağın kıvrımında
Kese kağıdına sarılmış bir ayrılık bu
Gözlerinde hala eskimemiş hüzünler
Ölüm...
En çok kendini öldürüyor içimde
Şimdi ellerimi tutuyor çivilenmiş günler
Zaman ayrılığa inat
Oysa faili meçhul ülkenin
Kimlikli fidanlarında asıldı düşlerimiz
Çatlasın artık güneş toprakla
Ellerinden tutsun bütün çocuklar gökyüzünün
Uçmak ...
Uçmak istesinler
Özgürlük kuşların kanatlarında
Aşk ;
Sadece araya serpilen bir gülümsemeydi ülkemin yanında
yüreğinize sağlık güzel şiirinizi kutlarım saygılar