kan revanseni aşkta aradımsa da asırlardır yunus’a mevlana’ya ve cümle aşığına inandığımdan zira/ satır aralarından kan damlayan kitapların bizzat aşka düşman ... elma inciri aşk utancı giyindiğinde kendinden saklanmıştı insan ki aşkın aslı değil miydi cennetten kovulan... muğlak suretiyle avunmak ve mutlak yalnızlık idiyse adem’e yazılan ne istedin ki kaburgasından ... haset ve kin veraset ettiyse kabil’den lanet ve intikam da intikal etmedi mi habil’den peki kimdi bu cinayete azmettiren kimdi topraktan yeşerene burun kıvırıp kan dökeni kayıran... ki illa bilirdin ayrımından doğacak sayrılığı suretinden üfleyediysen -şimdilerde ortalık geçilmiyor kabilden burnumuzu hiç mi düşünmedin kargayı kılavuz ederken- ... merhamette kan kokusu kitaplarda kan... kimdi iyilik ve hoşgörüyü çarmıhta kana bulayan o kandan doğanlar değil miydi sefer sefer insan avına çıkan ki zalim sana mazlum sana biat etmişken adınla başlamadı mı zaten senin yolunda olanı yine senin yoluna çağıran... hem öte yandan hep kayırılan buzağayı sana şirk koşan ve hala onların bu devran ... geçiyorum zamanlardan hem kitaplar arasından üstüm başım kan revan anladım ki buymuş bize reva’n parça parça edilirmiş aşkınla yanan ve seni özünde arayan öyle bildim mansur’dan biz ötede sanırdık oysa buradaymış eza’n -olsun varsın suretlerini gördükçe böyle kan ve intikam içinde büyüyor aslına olan sevdam- şimdi /ben bu arafta zahirinin aksinde döne döne sedanın büyüsünde yana döne denge ile arıyorum seni hem kendimi akla rağmen aşk ile bazı bazı tin’e rağmen meşk ile amma / bütün bütün aşk ile hep aşk ile |