YAR YÜZÜNDEN YARADIR ZAMAN
Üzerimden sürgülenmiş kapının ardı öylesine karanlık ki
İs rengi bir betonun üzerinde susturulmuş cesaretim Daha henüz barışıkken rengarenk kanatlarıyla kuşlar Ve henüz kuytuluklarda susturulmamışken kahkahalar Sana üşüten kışların, kavuran yazların dışında başka bir mevsim anlatacaktım Gökkuşağını selamlarken bulutlar Kötü ışıklandırılmış sokağınızdan geçerken hortladı matemim Çürümüş asfaltların cinnet kokusunu duyunca kanadı gözbebeklerim Dağılan umut, Öyküleşen kahır Ve üstüme çöreklenen yersiz sabırdan bana kalan Şu suskun zamanlar sadece Dili lal edilmiş bir suçluyum Küf kokusundaki dar bir çekmecenin içinde tabutluk kemiklerim Düşündüm ve düşlediklerime de kırıldım Yarımcamış bir çocuk neşesi gibi düğümlendim geceye Ne ıhlamurların derin kokusu uğrar oldu artık Ne de seninle yudumladıklarımın benzeri bir kahve tadı akşamüstleri Kulaklarımda bir sıfır treni uğultusu Nabız sesimi bile içinden kaçıramaz oldum Kırıntı diye bildiğim günleri destansı konukluklara çeviren Kimi gün suskun, kimi gün sahil meltemleri kadar neşeli kadınım Neden tüm incelikleri orta yerin kırıp gittin Sensiz dar gelir bana bu sokaklar Bu amansız gece Bu tozlanmış ihtimal Ve bir kör bıçağın bilenmesine direndiği gibi Sokulurum ben de kavgasına köhnemişliğin Üzerimden sürgülenmiş kapının ardı öylesine karanlık ki Ashab-ı Kehf hüznünde derin bir uykudayım SARP ÖZDEMİR |