KIZIL TOPRAKBitkin suya düşen Hilal verdi haberini Düş müşsün… Hem bana hem yalnızlığa Gözümü bile kırpmadım oysa Nasıl oldu bilmem Bilsem de söylemem zaten Gün düşünce, Kızaran toprak doğurmuş beni Sarı başak dememişler ki adıma Kuru taş emzirmiş Damla damla… Ya ölüm ya güne dönüm Bildiğimi derim ya İster duy İster ağla… Uluması yetişiyor Ter’ü taze ayrılıkların Nikâhım var bu gece yine Yıldız şahit Gece memur Ölmeye iştiyakım var Mısralar boyunca Ölüm, Gelmeye mecbur Değilse yalan sabah olunca… Sana senli bir gecenin içinde Bir kere daha bak Bir damlanın ardından Yahut bir pencere camından İyi bak uzağına düşen rüzgâra Doru atlar geçiyor içinden Hayalci fırtınalar Savuruyor harmanı Ve tuhaf bir lisanda yazılıyor Kırda ayrılık fermanı… İki kırlangıç tuttum avuçlarıma Biri sen öbürü değil Değiller gömdüm de bakışlarına Güneşler doğdu, geceler öldü Hiç biri katren değil… |