Şehirsiz Şiir
Tek gecede döküldü bütün yapraklar
Ben daha yeniydim Rüzgârlıda kör bir f. müşteri bekliyordu (oysa bütün f.ler kartvizitlere basılıydı- haberi yoktu) Sakarya Meydanı’nda eylemciler gittikçe artıyordu Onlar arasında olduğumu kuruyordum kafamda Ama bi’ noktadan sonra bu da yetmiyordu Ben daha yeniydim -içimde eskiyen bir şeyler vardı- Kaldırım kenarında sana benzettiğim bir kadın geziniyordu (bir dilenciydi belki- sana benzettiğim için içimden ona da f. demek geliyordu) Öfke gittikçe yoğunlaşıyordu Afişler ve bildiriler yağıyordu dört bir yandan Sarhoşun biri bir taksi çeviriyordu Ona öndeki arabayı takip ettirtiyordu zihnim Ben henüz yeniydim Uzaktan ışıklar içinde Anıtkabir görünüyordu Yoldan geçenler takım elbiseli bir deliye gülümsüyor -on beşlik gençler sigara parası istiyordu (ben ezelden beş parasızdım- maalesef deyip geçiştiriyordum) Kırmızı-gri-füme kabanlı kadınlar görüyordum arada bir -güzel ama somurtkandılar- Ben daha yeniydim (bir şeyler yolunda gitmiyordu- ne olduğunu bulmaya çalışmak -evet- boşunaydı) Atatürk Heykeli’nin dibinde iki sevgili kucak kucağa oturuyordu Köşede bir simitçi ve yara bandı satıcısı vardı Karanlık gittikçe koyulaşıyordu (korkuyordum besbelli gövdemdeki boşluk genişliyordu) Pavyon neonları titreşiyordu kırmızılı-mavili Kadınlı-erkekli bir grup Kristal Bar’a giriyordu Ben daha yeniydim -aralarında olmak muhtemelen canımı acıtırdı- Bir kedi miyavlayarak geçiyordu öteden Araç farları göz kamaştırıyor -pencerelerden atılan f. kartvizitleri yaprakların üstünü örtüyordu Siyahlar içinde bir adam çıkıyordu Hotel Capital’den -galiba sinirliydi ve küfrediyordu- Ben daha yeniydim Bazı şeyleri anlamakta güçlük çektiğim zamanlardı -içimi tarifsiz bir sıkıntı kemiriyordu Havaya uçtuğumu düşlüyordum bazen (çok sayıda ölü ve yaralı vardı- muhabirler eylemi bırakıp patlamaya odaklanıyordu) Ben daha yeniydim Rüya adımlarla geçiyordum Adliye Sarayı’nı Somurtkan-kırmızı-gri-füme kadınlar artıyordu Güven Park’ta oturup soluklanıyordum Bir aylak geçiyordu önümden Tutturduğu türkü kulağa hoş geliyordu Parkı kaplayan yaprakları sayıyordum (içimde eskiyen bir şeyler vardı- ne olduğunu bulmaya çalışmak -evet- boşunaydı) Seni düşlemeye çalışıyordum gözlerimi kapayıp Saçların uzun ve siyahtı -ama gözlerin yoktu Ben henüz yeniydim Hikâyem gerçekten üst-gerçeğe kayıyordu (bir ayağım yerde bir ayağım gökte gibiydi- kâh var kâh yoktum sanki) Siyah takım elbiseli ciddi adamlarla çarpışıyordum arada bir Onlara sorsan kötü ve çirkindim -aralarında olmam büyük hataydı Vazgeçiyordum herkesten ve her şeyden (ben ezelden meyilliydim zaten vazgeçmeye- haklılar deyip susuyordum bir tek sen kalıyordun geriye ama yarımdın-gözlerin yoktu -tamamlayamıyordum içimden sana da f. demek geliyordu -ürküyordum) Ben henüz yeniydim Tunalıda rastlıyordum kendime Canımı sıkıyordu devasa oteller Tuhaf adamlar görüyordum -güneş gözlüklü beş kollu-beş bacaklı-yılışık Muhbir olmalılar diyordum Önümde avizeli-aynalı geniş bir salon açılıyordu Seni düşlüyordum Uzun ve siyahtı saçların Ama gözlerin yoktu -bulamıyordum Ben henüz yeniydim Bir şeyler devriliyordu içimde -tutamıyordum Papyonları puantiyeli uşaklar gelip geçiyordu hiç aralıksız Robdöşambrlı-saçları ıslak-purolu gövdeler içinde iğreti duruyordum Genç ve çıplak bacaklar vardı etrafta Galiba çirkin şeylere bulaşıyordum (sana ait bir şeyler kırılıyordu içimde- ne olduğunu bulmaya çalışmak -evet- boşunaydı) Bir kadın-adam çıkıyordu sahneye Sesi çatallı-boyu kısaydı Ritmik bir alkış tutturuyordu genç ve çıplak bacaklar Robdöşambrlı beyler viskilerini yudumluyordu (korkuyordum besbelli gövdemdeki boşluk gözlerinle doluyordu ama gözlerin yoktu) Mogan’da hayalet mahkûmlar kürek çekiyor -Tuna Caddesi’nde solgun yüzlü eylemciler ölüm orucuna yatıyordu Hikâyemden arda kalanları topluyordum ben Ya yoktum ya da varla yok arasında yoka yakın (bir sen eksiktin- adını ağzıma alsam muhtemelen sonum olurdun) Rüzgârlıda gördüğüm kör f. düşüyordu kimi zaman aklıma Belki kendimi vuruyor (oysa silahım yoktu) belki vuruluyordum Seni düşlüyordum sonra Saçların uzun ve siyahtı Ama gözlerin yoktu -yüzüne gözlerini eklesem -biliyorum- sonum olurdun- Şubat 2010 / Ankara |
A şehri ve hikayeler... Bu şehir hep ağrılarımı tırmalardı. Bir şeylerin adıydı içimde bu şehir; söylemezdim.
Başka insanlar geçerdi içinde, başka başka hikayeler... Ben bir geçmişi saklardım her bir köşesinde...
Güzeldi çokça...