BU GECE AY DOĞACAKBu gece, Ay doğacak Vangölü’nde. Ve ben, Nemrut doruklarında olacağım... ... Sen; Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesi’nin herhangi bir köşesinde, güzel bir sanat müziği eşliğinde ve bir şark köşesine kurulmuş olarak içli köfteni lavaş ekmekle yerken, ben bir dilim ekmeğin arasına sıkıştırılmış bir tutam otlu peynirin tadına varacağım orada. ... Orada bir yerde… Ya Tatvan ya Ahlat sahillerinde... ... ….. Sen; Başkent Öğretmen Evi barında, mum ışıkları altında oturmuş ve bir bardak köpüklü birayı yudumlarken ve Başkent’e kuşbakışı bakınırken, ben Altunkalbur’da kar suyu pınarlarından bir avuç su içerek sarhoş olacağım... ... Sen; Çankaya’da, Papazın Bağı’nda gözleme yemeğe giderken, ben, tandırdan daha yenice çıkmış mis kokulu bir ekmeği, Süphan Yaylaları’nda gezinirken, heybemde okşayacağım... ... Sen; birileri tarafından altına sürülecek koltukları aranırken Hiltonlarda ya da isimli isimsiz lüks otelerin barlarında, ben Yolçatı Kervansarayı’nda, sevda yüklü yüreklerin sesiyle dokunmuş kilimlerde oturacağım. Eleman Hanı’nda, tarihle kucak kucağa olacak, bu iklimin doğal klimasında serinleyecek ve can-dan sunulan bir bardak yayık ayranında can bulacağım… ... ….. Bilirim ki, bensiz mutluluğu yakalamayacaksın. Ve sanma ki, ben de sensiz mutlu olacağım… Onun içindir ki sana, başak-başak, kucak-kucak türküler derleyecek, kardelen çiçeklerine adını yazacağım. Sen, hoyrat ellerin rüzgârında mutluluk damlalarına susarken, ben yine de sana gönül tasımdan, bir tas su ayıracağım… ... Ve Ay doğacak... ... ….. Tatvan sahilleri karanlığa gömülmeden yükselen kaval sesleri, acılı bir yüreğin duygularını dile getirirken, ben doğu-batı sentezini yapacağım. Acılı günlerimin, sancılı bayramlarımın bahtsızlığına ağlayacağım... Yüreğimi yakan dertleri, bir destan gibi yazacağım. Ekmek gibi sımsıcak türkülerin nağmelerinde, gönlümüzdeki sevda köprülerinin bin yıllık eserini yıkanların ihanetine lânetler yağdırırken, kimseler görmesin diye, ağlarken gecelere sığınacağım… ... Oralarda, meçhule gebe gecelerde yaşayanlar, kapılarına çifte sürgüler çekerken, seni Kızılay’da, Sakarya Caddesi’nde bir yerde, sabahlıyor diye düşüneceğim. Sakın ha, yitik düşler sokaklarında bulunma, o bana yeter… ... Ve Ay doğacak... ... ….. Van gölü sularında doğacak Ay’ı seyrederken Nemrut doruklarından, o güzel yüzünü hatırlayacağım… Ürkek bir kuş gibi benden kaçışını değilse de, benden sessiz sedasız kopuşunu, daha güneş doğmadan bir öpmesiz, bir “elvedasız” gidişini anacağım... Yüreğinin derinliklerinde kalan bir tutam sevgime yanacağım. Ve... Uzak gönüllerin uçurumuna köprüler olması dileğiyle, seninde oraları sevmen için, Allah’a yalvaracağım. Allah’a yalvaracağım gülüm, Allah’a yalvaracağım... Mehmet Cemal SAYDAM |
BELKİDE PEK ÇOGUMUZ YAŞAMIŞIZDIR BU AYRILIKLARI....AMA HİÇ BİRİMİZ VAN GÖLÜ SAHİLİNDE NEMRUT DAĞINDA EFKAR DAĞITACAK KADAR ŞANSLI DEĞİLİZ....KUTLARIM SİZİ..SAYFANIZA SAYGILAR SEVGİLER BIRAKTIM....
ÇOK SÜPER BİR YAZI OLMUŞ SERBEST ŞİİR TADINDA VE YÜREĞİM BURKULDU,KEŞKE AYRILIKLAR OLMASA DEDİM....