Varlıktan Yokluğa Öykünsem
Chopin’in prelüdü otururdu piyanoya
Parmak uçlarını öperdi tuşlar Büyük bir aşkla yakınır Ahdederdi zihni menzil edinen ezgiler Yoğunlaşır,nekahete vardırırdı birer birer Dile,dimağa üşeşen dizgeler misali Bir tek damla bir oluğu recmeder Bir katre siyah hüznüme en iyi peşkeşi çekerdi Sonra sen gelirdin Bir elinde endazesi kaçmış ayrılık fermanı Öteki elin boşluk avcısı kıvraklığında Salınırdın bu rüya şehrin ıslak kaldırımlarında Kurardın saltanatını kıyı konağına Yanıbaşımda kurumlu koca bir aşık vasfıyla.. Denizin hörgüç kayalarla buluşmasını seyreder Gülüşürdük yarım ağızla.. Havanda dövülen kuru kahvenin kokusuna doyar Yosun tutmuş denizin yeşilinden tutup mavisine dalardık Ben susardım,başlardın sessizliği bozmaya Bir an kayıp giderdim sözcüklerinin buğusunda Bir bap pusardım Araf’ın ardına Korkardım gözlerim gözlerinin astarını sıyırınca Yanıbaşımda seni değilde hayat silsilesini bulurdum Bilmediğime değil bildiğime yorulur Nizamsız vakfelerle yoğrulur dururdum Dilinde ihtiyatlı ihtilal mengeneleriyle Kırçıllaşmaya yüz tutmuş baharı avutur Serinkanlı aşkı boynuma tuttururdun Tutunur zamana,tutkulu bir aşkın sarrafı olurdun Şahtın zaman sarfiyatıyla mat oldun Toplu söz kıyımlarına yol verip,yolcu devşirip Aynı aşkı ikinci kulacında yine sen vurdun Bir şarapnel parçasını aşkın boynuna tutup Aşiyanken yaşam,maviyken en büyük ilham Ayrılığı gecenin çerağıyla sen buldun Ki susku iken en büyük tezat Ve ömür, umut kaidesi üstünde duruyorken Salt yalınlığı,yalnızlığı didikliyor Gölgesine zahmetsiz birkaç nokta iliştiriyorken En güçlü tezatta taht kurdun,sustun.. |