GECE VEZNİ-Şiirlerle dirilirdi içimdeki ölü umut- Babil’ de gamzelerimi emziren dudaklar ben Musul’ da baba ocağında közleniyorum petrol yeşili dinleyin/ bu gönül ağıtımdır yangın kırmızı A. titreyen ellerinde çoğalmak mı saba vaktinde gülümseyen gamzelerinde ulaşmak mı gün doğumuna sevmek mi anlamlı kılar törpüsüz bir bedeni dağların boz bulanık sesinde demlenir de güz hüzün fotoğraflarında başka ölür maral bakışı yarin iklim/sizsiniz ah bu vehim dilime pranga vuran anılar ah şark kokulu ana yüreğimde dizgin sızısı nasır tutmuş aklımda çile/keş bir sevda hikâyesi güllerin ve bülbüllerin hasım olduğu kâbus Nisan makamında yağamayan yağmur türküler içimde ölü ozan nakaratıdır geçmişten kalma B. duvar köşelerinde söz içine gizlenmiş sözler gözlerin fersiz kaldığı aynalarda geçmişin hacmi var her ayak izinde yine anlamsız yığılan bir sanrı kisvesi kulaklarımda çanları vurulurken şeytan şehirlerin vaftizi yapılıyor elemlerin ve vesveselerin saatler/ döndükçe zembilini unutan yelkovan rüzgârında ben zehrine ölünen bir akrebin kıskacında yapayalnız… yorgan döşek üzerime çullanan iki sözcük: ‘ayrılık ve elem’/ gecenin kifayetsiz kanatlarıyla taşıyorlar orta doğusuna beni boyutsuzluğun üzerimde Babil kokuları ve lirik bir gece vezni şiirlerimde kalıyor kaç hektarlık ‘aşk bağları’? aruz keyfinde ney meşkinde aşk fevkinde C. hücrem ışıksız kandillerin ekildiği dehliz aşk ve talan kokuları arasında geçmez ki sabırsız ömür nişanesinde sesi yazılır gibi kitabesi var parmaklıkların nefesinde şimal serini imgeler çeşm-i maralın… dağıldım/ parçalandım/ yığıldım vuslatın ayaklarına bir parça aşk dilerim bir dilim tatlı söz Babil badesinden bu ufunet içinde dilendiğimi bilmesin kimse ne olur ne olur gönlümde kanat çırpmasın başka hiç kimse ben yar diye şekil verirken bu biçimsiz gözyaşıma dalıyorum/ saçlarımda ankebut ağlanmaları besmele serpeliyorum bahtımın kanatlarına dilimde ab-ı ezân Nevzat KONŞER |
Sözcük seçimlerinde, olabildiğince tekil hali yeğlemeli. Ya da denge gözetmeli. Sözcüklerin peşpeşe çoğul halde gelmesi, şiiri
mani'leştirebilir.
İki kez (ah) denmiş. Biri eksiltilse, daha iyi olabilir sanki.
titreyen ellerinde çoğalmak mı saba vaktinde
gülümseyen gamzelerinde ulaşmak mı gün doğumuna
*
titreyen ellerinde çoğalmak mı saba vakti
gülümseyen gamzende ulaşmak mı gün doğumuna
Burada > vaktinde, değil : vakti. gamzelerinde, değil > gamzende. Daha yalın bir söyleyiş, bence.
**
hüzün fotoğraflarında başka ölür maral bakışı( yarin)
iklim/sizsiniz (ah bu) vehim dilime pranga vuran anılar
Bu iki dizede, eksiltme adına; (yarin) çıkabilir. Açıklamaya gerek yok. (Sezdirmeli )
(ah bu) da çıkabilir. Altta var (ah)
*
üzerimde Babil kokuları (ve) lirik bir gece vezni > (ve) çıkabilir
Şair, 've' bağlacından, gibi'lerden, de-da'lardan, özellikle de 'bir'in çok fazla yinelenmesinden kaçınmalı.
Bu şiirde de çok fazla "bir" var. Eksiltilmeli.
*
Nedense, bu siteye asılan şiirlerin çoğunluğunda dinsel (İslami) ögeler hâkim.
Şiir, bitişinde (üç dize) birdenbire dinsel bir söyleme bürünmüş. Şiirin girişi ve gelişimi hiç de öyle değil. Ya da ben öyle algıladım.
Neden, sürekli İslami söylemi öne çıkarmaya çalışıyoruz. Din (İslam) yukarlarda bir yerde (aslında kalbimizde) olmalı. Dilimizden ziyade. Şöyle bir hakikat de var: Toplum, neyi sürekli konuşuyorsa, aslında o şeyin eksikliğidir söz konusu.
Özümsenen, hayatın her zerresinde yaşanan şeyi konuşmaya gerek var mı?
Bunca kul hakkı, gıybet, yalan-dolan, yetim hakkı, vergi kaçağı, devleti dolandırma, rüşvet, rant...vs.
Ne yazık ki imanımızda ve amellerimizde büyük eksikler var.
Bu kadar söylem bir itiraftan başka bir şey değil.
(Bunu sizin nezdinizde değerlendirmiyorum, tamamen genel yazıyorum)
Samimiyetten uzak, hamaseti, içi boş yaldızlı sözleri seviyoruz. Eyyamcı bir tarafımız hiç bırakmıyor bizi, toplumca öyleyiz.
*
İsterdim ki bozkır sıcaklığında dizelerle bitsin şiir, Karacaoğlan güzelliğinde:
"dağların boz bulanık sesinde demlenir de güz "
Güz kederinde nice şiire!