3
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2103
Okunma
hayli zaman geçmiş düş kırıklarımı toplarken, hayatın dönme dolap kapılarında
bu sabah öylesine aynaya baktım, oldukça uzamış kederli saçlarım
yaralı bir ceylanın fersiz bakışlarına düşmüş
gelincik karası gözlerim
hasretim mağrur bir ifade çizmiş yüzüme
oldukça yorulmuşum kendimle savaşmaktan
ne çok takatsiz kalmış ellerim
şimdilerde…
buruk bir tat var dilimde
neyi tatsam nahoş bir koku bırakıyor
isyana zorluyor beni beyhude geçen zaman
aklım istilada, ehemmiyet vermiyor mantığıma
ninniler mırıldanıyor dargın saçlarımın her teli
canım içime, içim canıma bezgin
nasılda koşuyor dört nalla ağulu acılarım
kalbim kafesine dar
bir sonun alacakaranlığı ve sessizliğinde
öz görüşlü ve sakınganlıktayım
gözlerimde yabanıl bir ateş
var olanın uzantısındayım
tüm gücümle
yok oluşlarla
ne korkular sakladım duldalarıma
umutlar biçtim mevsimsiz
içinde bulunduğum sonsuz dinginlikte
gerilirken kaslarım soluk soluğa
kılı kırk yaran zamanlara gömüldüm
oysa o günlerde…
bir çift güvercindi yüreklerimiz
ansızın kanatlanırdık göklere
kâh, güneşin sarı saçlarına konar
kâh, ak bulutların gölgesinde düşler kurardık
bir akordeon gibi okşardı ruhumuzu ardıç kuşları
hatırlar mısın…
yıldızları kirpiklerimize asardık
nasılda sığdırmıştık koca dünyayı yüreğimize
ve de gizlerimizle
akardık şiir gibi
henüz kirletilmemiş maviliklere
asi ve mavi melankolimdi kendime has vurgunluğum
ya da göz göre göre intihar
ölüme yürür gibi fütursuz
ey sevgili…
ben şimdi masum bir suçlu nezaretinde
zincirlerimi sürüyorum sessizce
...
29 / 05 / 2010 / N_Erol
5.0
100% (4)