HAYAL
Zamana harcanan bir kaç saatse bakışların,
Uçmak için kanatları yok artık o kuşların. Sessiz kıyılara vursa da deliren dalgalar, Bir daha uğramaz uykulara doğan bu hayal. Gökkuşağında umut çocukları bekler bizi! Onlar merasime hazır melekler kafilesi. Dağılan dostlarımın her biri başka diyarda. Hatıramız canlanır bir fotoğrafla duvarda. Annesiz kadar eksikti, taşlı topraklı yollar, Korkunç bir hayattı uykuya dalana kadar. Altımızda cennet, karşımızda uçsuz cehennem, Kaplamış çevremizi ağlatan ağır bir meltem. Yüzümüzde parladı pişmanlık, ayrı düştük biz, Yakamozun eşliğinde sarsılmıştı gemimiz. Karanlığa gömüldük göremedik önümüzü, Yolumuzda ki rehberdi onun masmavi gözü. Koparıldık gece uluyan beyaz kurtlar gibi! Yalnızca ben olamazdım, bu kabusun sahibi! Kalabalığın ortasında, onsuz, yalnızım ben, Çıkmadı günlerce bu taşkın hislere direnen. Kargaşada kayboldu elimdeki bu cevher, Derken cennet tepesinde hiç görmediğim sisler. Gürültüyle kulak kızartan bir ses peydahlandı, Ürkütücü o meltem ayaklarıma dolandı. Ağaran sabahlar uzaktı zifiri gölgeme, Uyanmadan ipince bir el dokundu elime. Gözbebeklerimden yere kuru bir yaprak düştü, Fırtına hüsran toplayarak başıma üşüştü. Şüphesiz görünmez yıkıcı rüzgara çareler, Her misafir oluşunda raksındadır perdeler. Yaşlanır uyurken odamda maziden bir taş plak! Sanki bedeviyim, düştüğüm çöl ıssız ve kurak! Uyanmak istemedim, alışmışken bu hayale, Cevap bulmalıydım zihnimdeki bir kaç suale! Terkedildim sessizce arkasından bakakaldım. Bu hayalin tesirinden kendimi zor kurtardım. İsmail Şanlı |