Suna
Gördüm de gömdüm aklıma gözlerini
Öyle yalnız, öyle derin, öyle çocuk Suna’m, Suna’m Bakışların; son nefesini veren ceylan Ananın koynu mermer, Üç güvercin daha duvar dibinde, yaşı senden ufak Kim bilir nerde şimdi, ya da hiç oldu mu baban Başın ötede, geçiyorsun selviler arasından. Kalkmıyor bulutlara, yeri yerinden oynatan gözlerin Öyle kara, öyle delici, öyle yalnız Belki de dökülmemiştir daha süt dişlerin Suna’m, Suna’m Satılmış düşlerin çok ucuza Açılmıştır kapanmayacak yaran. Hüzünlü bir akşam selamlar sanki Yüzüne büyük gelen tebessümün ardından Belinde kırmızı bayrak, salınıyorsun Al bir gül misali mezarlıkta açan Yalnızlığın kepeneğindir zira omuzlarında Simsiyah bir bulut gibi akarken saçların Başka bir ömrün avlusuna, Çocuk ellerin kadın olacak ilk önce Bırakırken uçurtmanı avuçlarından Suna’m Suna’m Sana mı kaldı kadınlık kızgın, kırmızı bir gelinciktir akan, bacakların arasından |