gelmelisin
sen yoksun diye hastayım;
şimdi derman arıyorum dağlarda hangi çiçek iyi gelir hangi pınardan üç yudum içersem hangi köprüden geçersem iyileşirim bilmiyorum! çırılçıplak soyunarak mehtapta hiç hesapta olmayan yıldızlara göz süzerek ve şiirlerimi yamalı sözlerle dikerek avunmalıyım; savunmalıyım kendimi gönül arenasında, sendeki zincirlerimi kırarak ve vurarak hayalini zırhı parçalanmış kalbimle savaşmalıyım her gün; belki de ne kılıç isterim ne de kalkan bilerek ölürüm bozuk bir havada… kim bilir! gün gelir gelirsin toprağıma avucundaki darıyı yarı kuşlara yarı bana serpmek için yürürsün biraz. gelmelisin, düş kurduğumuz aynı şemsiyenin altında yalnız sen ve yağmur… yalnız sen ve yağmur olmalı mezarımın başında; dua falan istemem ‘seni sevdim ‘ de yeter; bil ki o zaman cehennemden cennete geçerim ben! ö.n |
Dün akşam okudum bu şiiri aklımda ve yüreğimde iz bıraktığı için şu saatte bir kere daha okumayı karar verdim gerçi daha çok okurum belkide ezberlerim ki büyük bir olasılık. Peki beni bu şiire bağlayan neydi öncelikle sade bir anlatım herkesin anlayabileceği bir dil okuduğunuz mısraları şair ustaca işlemiş öyle bir durum ki şair bütün zamanlarda cagırmış sevdiğini gelmelisin derken gelme/li/sin mezarıma gel der gibi bir nevi gelme diyen yönüde vardı şiirin gidişin hasta etti sen hasta ettin beni genişti anladığım ve sevda sınırlarımı dolaştırdı şiir.
Takdir ederim üstat
sevgi saygı ve selam ile.