gitme/sen..."şu şehirden bir ev tutsam ve hep burada yaşasam..." demiştin/ tanrı duymuştu/ tutmuş ve coşmuştuk parkeleri cilalayıp parlatmıştık ruhumuzu çok değil iki yıl sonra bu şehre ben de tutulmuş bir ev de ben tutmuştum alsancak demiştin/ alsancak demiştim küçükyalı nasip olmuştu banyoyu/ mutfağı/ taşları/ kabı kacağı ovmuştuk canlanmıştı bakışlarımızdaki kasaba solgunluğu tutmuştuk elinden imbatta yeşeren gözlü denizi yüreğimizin antika eşyalı salonuna oturtmuştuk şimdi bu şehir…/ sensiz ben nasıl giderim kervan pasajına az şekerliyi tam tutturan kızlar ağası yokluğun acıyken şekerli olsa ne olur bilirsin sabahları (çiçek almadığı gibi) güneş de almaz/ balkonum serin olur simit tazecik/ boyoz az yağlı/ yumurta katı deniz huzura ilikli nevresim rüzgar yumuşak başlı olacak/ söz! gitme ne olur… bak güler abla daha bir kahve falı bakamadı senin çiçekli balkonunda bana hep ben baktım/ sevdiğin sarı güllere dönük ela gözlerinden hüzün aktı yedi sene boyunca/ senin kadar zarif her fincana eylülde vizyon filmlerinin hepsine agora’ya ve tek başıma öyle mi/ kolay sanma yeni başladığım şiir aklımda ve hangi dükkandan çıksak o dalgınlıkla… ben hep sağa… hep sağa… kolumdan tutup kim döndürecek sola efes kafede yine hep ihtiyarlar olacak bizden daha kokona/ ve ben yine ikisini seçecek biri bana biri ona benzeyecek diyeceğim yaşlandığımızda… söyle sen bana benzeyen kimi bulabilirsin ihtiyar ya da genç/ o kasabada… bonjour’da hesap yine hep geç gelecek sen sinirlenemeyeceksin/ ben sessiz bekleyeceğim ve hep geç kalacağım artık saçlarından yoksun rüzgarlı vapurlara zaten sensizken ne işim var ki karşıyaka’da… nerede bir sarı saçlı görsem/ narin bedenli hüzün dilli/ sessiz… sana benzeteceğim gittiğin yer şiirden falan anlamaz ama sen… kitabımın yapraklarını çevirecek gecenin bilmem kaçında bile hâlâ neden uyumadığımı…/ ağlayarak bileceksin zaten hep daha geç uyanacağım sabaha telefonum çalmayacak “kalk/ kahvaltı hazır/ sonra bir kahve… aynur ablaya uğrayalım/ oradan da bostanlıya… ama çabuk ol uyuşma!” demeyeceksin zaten… biz papatya yapraklı iki kadın bir senden bir benden bir senden bir benden hüzün koparmaktan yedi yıldır mükellef bir yemek yiyemedik ki bostanlı’da. JD/ Nefise’ye... |