ÇOĞUL YANKI
Duvardaki saatin camı kırılıverdi aniden
Sevdalılarını görünce günün Seslendiler duvarın arkasından sesler Onlar içerdeydiler ve kalacaklardı belki Soysuz uykusundayken kuyular , yabanıl evler , bohçacı kadınlar uyandırıldılar bir daha uykuya dalmamak üzere saatin parçalanan şangırtısıyla fakat onarıyordu saat kendini kırılmak için bir daha dargındı düşlerin çekmecesi ve içinden masum bir inciyi serbest bırakamazdı artık çekmecenin durduğu odanın camından bir it geçer bir kuş uçar diye dikmişler gözlerini bakıyorlardı fakat it kuşu yemiş , bir köşede kasılıp kalmıştı dar ve sıkıntılı evinde bol rakı içen aksi bir adamdı cinnet cennet ; odasına hiç girilmeyen uyuyan karısıydı adamın ışıklı bir caddedeki ilk yürüyüşlerini anımsadı adam kırlangıç yuvalarını , salyangoz mezarlarını , nehir boylarını , aklını kaçırmış arap taylarını ve dalgın söğütleri düşündü zaman eriyip gitti dar boğazlarında ömrün bir çöl iklimi düzmecesine hiç inanmasın diye akrepler ARAS OZAN’A SAYGILAR SARP ÖZDEMİR |
İnsan kırdıkça kırar zamanı, fırsat vermez insana
Tebrikler değerli arkadaşım.
Eriyip giden zamanda şiirler, yazılar ve resimler kalacak sadece...
Bir de isimler.