insandan isyana bir göçün hikayesiydikve göğsüne bastırıp sömürgenin bütün ağrılarını kentlere bir küfür gibi abanarak bulutlarını da yanına alıp, gidiyor musun ? göç bitti ... Uzun ve uzak yolların tozudur uçuşup duran nasıl çatlıyorsa bulutsuz toprağın esmer yüzü alnımızda yorgun izleri, yenilginin ve zamanın görüyor musun ? düş yitti ... Milâtsız bir buhur’du soluk, rüzgârda savrulan kokusunu yitirdiyse de güller ve talan iklimi olduysa da mayıs, deli bir pervaneydi, dönüp-dönüp ellerine koşan duyuyor musun ? söz bitti ... Ses de sarardı tozlanınca kelimeler kanayan bir lâl oluş tu kitaplar, köklerini tırmalayan ki köprüleri ateşe verilen şehirdi ayrılık gökyüzü martısız bir okyanustu ve burağan insandan isyana bir göçün hikâyesiydik genç ömrümüzde anılar, yangınların ortasında üşüyen bir çığlık şimdi susuyor musun ? M.H aralık-2oo9 ( düzenleme: A.İlayda Baydemir ) |
Şiirn altına böyle bir giriş yapmamın nedeni;
Şiirin bana özgürlük, sevinç, mutluluk gibi kavramların yanısıra hüzün, ayrılık ve yokoluş içre bir esareti de anımsatmış olmadır; hayatın iki yüzü.
Şairinde, özel anlamlar barındıran dizelerin genele hitap ediyor olması, aşkı hayat gibi algılaması ve öyle yansıtmış olması, şairin hayattan ne kadar beslendiğine; aşktan ne kadar anladığına bağlıdır..
Hissettiklerimi kelimelerle ifade edebilmem için ciddi bir münekkid ya da ciddi bir şair olmam gerekiyor ki, ikisi de değilim ancak kesin olarak söyleyebilirim ki şiiri çok beğendim;
Biraz şiire dokunmak istiyorum;
Burak ile ayrılık mı vuslat mı yaşanır bu mistik bir olgudur ancak, Burak ile fizikötesi seyahat yaptıktan sonra, saçı sakalı karışık insanların arasına gelip, hayata da ayak uydurmak mucizenin en alasıdır. Ayrılık böyle bir şeydir sanırım. Şair sevgiliyle iken hayalötesindedir, ayrılıkta ise izbe bir hayata, maddeye ayak basar, dokunur; işte asıl zor olan budur..gibi..
Nyese, hem yoğunum hem dağınık.. belki başka şiirde Şair..
Selamlar..