bıyıksız kedisana terk ettim kendimi göğüs kafesimden kelebek ömrü kadar uzun bir rükû tırmanıyorum ayaklarını amber toplayıp sızılarım geçmiyor / gitme tam diyorum ki uzlaştım artık kapılarla menteşelerle savaşım bitti yağlı kilitler bırakma peşinden su içme gece vakti bak kuduzlar uluyor istasyonda at kokuyor / Azrail kokuyor etraf uçurtma mevsimi şimdi yeşiller gelincik örtünecek içimdeki yırtılmayı duymuyorsun ki bu yüzdendir gidişin... / gitme bıraktım gemileri tütünü bıraktım çok sevdiğin suskular diktim dilime sen gideceksin bulut dolacak sundurma çekirgeler aç susuz bekleyecek bul beni delilerin dolaştığı vadilerden bul beni tezekten örülmüş lahitlerde sen gidecektin / elbet olacaktı bu ve eşikte murdar bir rahimden düşen tohum Tanrı’nın bile kulak kabartmadan / duyamadığı kadar ıssız sundurma nöbetleri / boş sandalye terime susamış at sinekleri / radyoda korkunç bir beste ıslanıyorum pusulamın kutbu yitik bakış bırakma semalarıma bıyıksız kedilerden beter ağlıyorum Cemil KURT |