mona-lisam (gonca güller)
tozlu bir vadininin dikenli kaktüsü acıtıyor gezgin ruhumu
tellallar ağıt yakıyor satılık aşkımın arkasından ve yaralıyor çalan davullar bekaret bekcisi töreyi simsiyah gecenin ayazında üşür yorgun bedenlerimiz ben sana saklı, köşelerde,sen bana göz, pencere önlerinde kaçkın gözlerimizdeki fotoğraflarımız buluşur şimalde ve öpüşür tutkularımız camın buğusunda ve bir matem duyulur gecede naçar bir yıldız daha kayar elleri kınalı kayıp kentin yakışıklısı yüzünü rüzgarda eskitse de yaksa tüm kartpostalları ve söndürse tüm sokak lambalarını bu şehir yıkılsa , magrible maşrık ayrılsa, nasrettin hoca gülmese ve tüm masallar kötü bitse mostradamusun belinde yine de düşürmem cemalini sırrımdan, söylemem kimseye bir fransız sokağının kaldırımlarında düşsem yanaklarına sükut u çığlıkta tutuştursam, kırmızı başlıklı kızın korkusunda nefes olup, buharında tutunsam umuda satılık köyün kurak topraklarında eksem de sevgimi sana bin umudu öldürsem de güneşte binbir umut olup yine gelirim sana ey asma yaprağının içinde gizlenmiş uslanmaz monalisam beni bulacağın en son yerde sana doğsam gonca güller açarken..... selçuk bozdağ/2009 gaziantep(izbe zamanlı, şiir demeti sevdalar çekmecesinden) |