Dedi, de.
Gecenin karası karşısında küllere ay serpen
Güz günü bir sır söyledim ya sana Menteşesi paslı bir geçmişten geçip Aldırma, bakmışsın Ateş işçileri son vardiyada infilak sesine koşmuş Bir hiç için geçilen Sağır ve suskun sarkıtlar tünelinde Bıçkın leylakları linç kokan günlere İçimden uçurum dökerek geldim ya Kantarmayla kanayan ağzım yorgundur artık Anla, anlatılan Kir tutmuş bir yaşamaktır Sulardan bunca bahsetmesi de Bundandır de Sorarlarsa Kervanı yola düşürmüş dervişin Sırrını unutması sayılsın dedi benimkisi, de Sayılabilirse eğer Ancak o zaman o uslu susla Sır tutan çöl çukuru olabilir ağzım Sırrında zehirsiz akrepler kırıştıran aynalarda Dedi, de Değilse silip o sinik ve uğultulu uğrun izlerini Kesiğini, ikna eden iltifatların Yaralarıma kuduz kanlar basıp portakal bahçelerini Karpitle boğabilirim İçinden deniz geçen dağları içini denize dökmeye İkna edebilirim Dedi, de Ama sarsan sanki durulabilir çalkantılı yerlerim Durabilir çelimsiz ellerimde siğillerin çıkışı Çanların ortaçağı susabilir ve kalbimin ayasına Sağnaklardan geçilmeden de gelinebilir Uzak tapınaklardan Dedi, de kendine Yılları aşk hızıyla en jazz halimde geçip Avlulara girmeden eşikte bekleyişim, nefesim Bir makam gibi yakışın içindi nefesine Yakışsın içindi buzul çağından geçen gülüşüm Gülüşünün olur olmaz yerine, yetmedi Çekiyorum çehrenden sesimi Çevrenden çekiliyorum Gecenin karası karşısında küllere ay serpen Güz günü bir sır söyledim ya sana Aldırma, yerine yakıştı bakışlarında Dedi, de ama Eyvah da deme şimdi 26119İst. |
Demedi deme..