YALNIZLIĞIN ELLERİrüzgârla yağmurun dansını izliyorum penceremden delmek için karanlıkları ıslığımla eşlik ediyorum onlara çığ gibi büyüyen sessizlik uğulduyor kulaklarımda yalnızlığı kovmak için de resmini çiziyorum buğulanmış camlara yaprakları dökülmüş ağaçların gölgesi duvarlarımda kendi çıplaklığımı anımsatıyor ürperiyorum aceleci bir tavırla yakıyorum sigaramı derince çekiyorum dumanı içime seni hapseder gibi üşüyorum aldığım nefes kadar verdiğim her soluksa acıtıyor bedenimi aylardan kasımdı mevsimse sonbahar hani yaz günleri özlem dolu geçmeseydi belki de canım yanmazdı bu kadar ah! rüzgâr esip durma boşuna kolumu kanadımı çok evvelden kırdılar ilişirim usul usul hayatın kenarına suskun geceyi örterim üzerime önüm kış zemheri yalnızlıklar kapımda ağlamak faydasız acze düşerken kelimelerim gayrı hüzünlerim konuşur bundan sonra zaman da çözemez içime çöreklenen kederi şefkatle uzanır yalnızlığımın elleri fısıldayan sesini duyarım yalvarır gibi korkma! diyor sakın korkma savur umutsuzluklarını rüzgârın dansında ben hep olacağım senin yanında... 5 KASIM 2009 ÖZLEM |
imgeler dokunuyor
hüzün satan eylüllerin uzun saçlarına