ARKADAN GELEN SESLER
Duvar yazılarım…,
memleketime, sana ve her zaman insanlığa benzeyecekse tadı, aydınlığımın arabesk acılara değil, yürekte bitmeyecek sevdalara çıksın adı, eşkıyalığımın sel üzerinde köprüler kurarken eğer, tanışacaksam ihanete ait ilk kurşun ile o kurşun ciğerde onur gibi taşınmaya değer, nöbet yerinin tesliminden önce arkadan gelenlere… * * * /yağmurdan mı geldin, yoksa denizden mi, saçların ıslak, hoş geldin…/ şimdi…, yağmur günlerinde ve tam ortasındayım, boyumu aşan bereket tarlalarının iyi ki sen varsın oluyor adı, karanlık yağmur gecelerinde kaçan uykularımın bir sabahı bulduğumda, görmesem pencere buğusunda kırmızı dudak izini bir daha duyamam korkusu sarar içimi, yıldızlardan gelen ışık seli gibi sesini. sonra; bu liman ki huzura terkedilmiş mavi olur, çığlıklar saklanır dalgalar arasına dağılmasın martıların anlattığı masallar diye, kilitleri düğümleriz kapılarına, fırtınalar koptuğunda. . /rehavet saati gelmeden, bir sigara yakayım mı ateşinden, ne dersin…/ şimdi…, küllükteki külleri karıştırıyorum, izmariti ile tadı damağımdaki son sigaramın sevabını kendime yazıyorum, ihanet etmeyip müstehcenliğine yaşadıklarımın yan gözümdesin sevdiğim, ne kadar yorgun yerleşse de vazolarına çiçekler görüyorum dinmişliğini hasretlerin, öylesine canlı açıyor çiçeklerdeki renkler. sonra; vazgeçiyoruz günbatımından, elimizle tutuyoruz güneşi, yanıyoruz yanmasına ve bozulmasın dünyanın düzeni diye, uğurluyoruz güneşi gene kendi dünyasına, gün batımlarında. * * * Duvarın önündekiler… Ali’nin attığı top Ayşe’nin ellerinde, ikisi birden yan-yana, aynı duvarın önünde arkadan gelen seslerden öğrenecekler, neler yaşayacaklarını, gelecek günlerde belki bir şiir dizesinde en büyük aşk kim bilir ya da kavgalarda öncü birer nefer ve toz bulutları içinde gözden yitinceye kadar, akla gelmeyecek daha neler-neler onları da öğrenecek, daha arkadan gelenler. Cevat çeştepe |
Böyle eserlerin bunca okunma sayısına rağmen teşekkürsüz geçilmesine üzülüyorum...
Saygımla