müptelasıyım gözlerinin…
müptelasıyım gözlerinin
nasıl anlatmalı bilmem birkaç yudum parlatmalı evvel piersite’da içtiğim kahvedeki sıcaklık bir sıcaklık sarıyor içimi içimi ısıtıyor soğuk burgaz akşamında ellerim avuçlarının içindeymiş gibi… hani beyhude bakınıyor ya insan yaşamında haşlıyor nafile arandığım gözlerin işte ben müptelası var ya gözlerinin birkaç yudum parlatmalı evvel zaten pek feci vuruyor başıma en ağırından köpek öldüren şarabın demleniyorum üçüncü kadehini acın çörekleniyor, içim kan ağlıyor dar sokakların dağlıyor bu cılız bedeni ah bu huysuz sokaklar olmasa, senin hayalin karşımda durmasa zindan karanlığında kaybolmasam kepenklere siluetin vurmasa katiyen bu ayazın kahrını çeker miydim? evet, muhakkak parlatmalı evvel farkında olmak yakıyor içimi yanmalı gözlerim, sözlerim tepeden tırnağa uzandıkça ve sürtündükçe titreyen bu el duyumsamadan geçmeliyim çıplak duvarları hani beyhude bakınıyor ya insan yaşamında işte ben müptelası var ya gözlerinin o koca zeytin tanesi gözlerinin bir yolunu bulsam yankılanmasa çıplak duvarlara çarpan sözlerinin benliğimdeki anlamı yitip gitse zira küskütük sarhoş olsam mahmur olsam, kafam basmasa doyasıya mesut olurdum, bahtiyar olurdum coşkusu burnunda duman duman tüten henüz baharında bir ihtiyar olurdum |