çıngıraklı bir sinsilik…
zaman uçurumun en hırçın gecesinde
topun ağzında bir millet yatıyor beyhude yutkunursun her hecesinde kalbi küstah sırtlan bakışları gibi atıyor başka bir mefhum kafa bulandırır bilmecesinde ardı sıra zor, koynunda toprak bölünmez gecenin ayazında yürüyorum buruk ve yalnız ölenle ölünmez gülüm, ölenle ölünmez ne illettir, avucuna bakan boğaz üzülür ve anasının feryadıyla uzanır delikanlısı yağız ağızları bıçak açmaz, süzülen gözlerden süzülür çıngıraklı bir sinsilik sarar çolak mehmeti beş vakit anlı değer seccadeye şüphesiz en tumturaklı merhalesindedir merhameti buruşuk ve kocaman ellerinde iz ve alaca bozuk çalan şehvetli gözleri bakar çaresiz içini kemiren bir sevda, sevdiğidir burnunda tüten başlı başına meydan okur omuzları büyük sırtında kambur gibi, bileklerinde kangren bağrında uygarlığın hançeri, amansız yük telaşı kaplar ayrılığın en derini bilinen kim bilir nefsi iradesinde belki son soluğu iki eli yakasında diş bileyen neyin kisvesi ve genzinde esen buz gibi ceset soğukluğu hâlbuki musallat olan uygarlığın ta kendisi o bilmez üç kuruş uğruna bel bağlamak göğsünde mıhlanmıştır cihan kurşun adresi ve erkek adamdır, yakışmaz ağlamak hesap tutmaz içinde alev alev vazife hevesi avuçlarına boşalan kudurmuş bir şadırvan ve vatan içindir, ana avrat içindir ve ne varsa başında duman duman çoluğa çocuğa karışacağı mutlu bir hayat içindir bizim geleceğimiz için mehmedim kadirbilir bahtın şen olsun, eli göğsünde nöbet duran!.. |