geceler…
geceler sabah olmak bilmiyor…
bu geceler, kahrolası soğuk geceler un ufak toprak, yarı boz yarı mor; ağlaşır durur zindan karası bulutlar müebbetliktir, zamana hapsolmuşsa keder sabahın ilk ışığıyla seni kusacak rüzgar ve yine aynı türkü ağzıma dolanacak bugün: “bize de derler çakıcı, yârim fidan boylum” ah!.. bitmek bilmeyen bu huysuz geceler tir tir üşüyorsa bu huzursuz yalnızlığım, it gibi başıboş dadanıp duruyorsa hüzün, koynumda yokluğunla bir şeyler yaşamak yarım bu dağlar tepeler de benim gibi bitkin ve üzgün biliyorum, pus gibi sinsice üşüşen bu dizeler kim bilir, bu dağların tepelerin eteğinden korkusuzca atılır mahrumiyet ovalarına hayatın ve atıldıkça zihnime perçin perçin hayalini kazıyor nitekim senin hediyen rova’mycine spiramisin, jilet gibi sancısıyla bu satırları içime yazıyor seni getirmiyor bu haydut geceler, lanet geceler avuntum bir fincan kuru kahve, acı bir tütün tuhaf bir şey ama sevmek değil benimkisi kesin belki başka bir ölmek elinden büsbütün bu geceler, kahrolası soğuk geceler… raşit nadir, |