kelebek ölüsüeskiden ne kolaydı unutmak açık yaraya tuz basıp zaman’la havalandırmak sonrası küçük bir iz sızlamayan belli belirsiz... oysa sen kaç kez kabuk bağladın bilsen kaç kez kanadın yeniden tam kapandın dediğim yerden ... (yağmura doğmuş kelebekti aşkımız korumak isterken ellerimle boğduğum... ki ben yıllar sonra hala onu cebimde taşıyorum) herkeste seni arıyorum bir mimik bir jest/ bildik bir söz sen gibi bakan bir çift göz... laf aramızda hala ”mutluluk o kapağın altında” sanıyorum kapaklar biriktikçe önümde herkesi sen sayıyorum sen diye konuşup dokunurken onlara yavaş yavaş seni giydiriyorum -hani bir mucize olursa diye ara ara kelebeği yokluyorum- sen bol geldikçe ben kendime darlanıyorum ve çekip giderken menzili belirsiz bir yolcunun mola telaşıyla kal diyorlar… sana/ ağzımda büyütüp bir türlü söyleyemediğim ve keşkelerimin ortasında bir ceset gibi duran kal nasıl da kolaymış meğer -sen yine de gider miydin öyle kal diyebilseydim eğer- ... biletini eliyle yakıp treni çoktan kaçırmış avare yolcu gibi gidiyorum ve lanet olsun biliyorum boşa yürek aşındırıyorum girdiğim bütün yollardan illaki sana çıkıyorum |
kelebekleri sevdiğim kadar severim içinde kelebek ürpertisi olan şiirleri
şu keşkeleri nihayetlendirmedikçe, kaç şiire konu yaparız kimbilir "kal" diyemediklerimizi
tebriklerimle şairim.. güzeldi