Şehirler Benden Taşınalı Çok Oldu
gecenin son kullanma tarihi yok;
açlıkla üzerine çullanıyorsun. hüzne değen parmakların var senin daha çok şapşal bir endişenin mağralarında gezinen. ateş cehennemine dönüyor bak. tek sabıkam yine zaman; "istanbul için efkar vakti." rakıya komşusun. artık onlar da biliyor bağrında ateş bir mumun beyazında yaşanılamayacağını. her an yeni bir kent göç veriyorsa gözlerine ve toprağı bile mutsuz ediyorsa ölüleri sevmek renklerin gözerine bakmayı öğrenmelisin. çünkü onlar biliyor, herkesin alnına yazılmamıştır sevmek. bir daha gelmeyeceği bilinen gidene yüzde tebessüm, dilde teşekkür şehirlerarası yolculuk kokan bir "hoşçakal" demek. bağışlanamaz bir suçmuş gibi ikram ediliyor bize göğüslerinden çok daha alçak rakımlara inmek. bir savaş daha kaybetmiş olmanın hicranıyla geriye çekiliyor kan. şimdi kötü muameleden mezun günlerin saçlarına dökülür o eski akşam sefaları. bilmiyorsun, ben bu savaşta herşeyimi kaybettim. en çok da adımı. yaralıydım. kaçtım. sahipsiz bir ruhla ördüm acımın etrafını. bir yıldızları gördün bavulsuz gömülürken yolculuklara. tek bir buğu gözlerinde tabutun cam tarafı olmuyor oraya sevmek "sevmek bir kalma biçimidir" diye yazılmıyor. bitti diyorsun sonunda ömrümün sefaleti bitti. adımı üzerine istiflediğin dilin cennet müteahhiti; sus denilmiyor. mezar taşından yapma bir gecekondu gibi alelacele örülüyorum yeryüzünün yarı pembeliğine malesef aşk, her insanda biraz doğum lekesi. onlar; yıldızlar. yıldızlar gökyüzünün en haylaz çocukları değil midir aslında bunca zaman bir bedenden bir başka bedene meğer bu bir oyundur diye kaymışlar. yeni bir kitap indiriyor şimdi tüm giyinikliğimize çığlıktan bozma sesler. uzaklarıma sür yüzünü. çünkü uçurumlara sevdalı her kadın ömründe en az bir kere bir saatin içinde akrep besler. ömründe en az bir kere donkişot olur. eğer yeni bir savaş gibi değecekse bileğe keskin bir veda bir kadının çantasında her zaman ölmek için bir aradeniz bulunur. |
-görüyorum.