uçurtma ufuk vuslatıyasaklar cezalar /işkenceydi çocukluğuma firar ederdim elbet annemin boş bulunduğu anda soluk soluğa kaçardım uçsuz bucaksız sığınağıma -o zamanlar yeşillik henüz küsmemişti istanbul’a- çayırlar kır çiçekleri/ papatyalar baharlar/ bahar gibiydi o zamanlar... yanaklarım avuçlarımın garantisinde yüzükoyun uzanıp çimenlere dikerdim gözümü ufuk çizgisine dalardım öyle/ saatlerce... (neydi uzak ne kadar uzak olabilirdi uzak dünya orda mı biterdi orda mı başlardı hayat mümkün müydü ona dokunmak) evet / evet büyüdüğümde yasaklar bittiğinde dokunmalıydım ona/ ellerimle... çekmeliydi beni de o derin lacivertliğine ürperirdim güneş çekilince gün siyaha dönünce -ki karanlıktan ürkerim hala- ... yine o zamanlar günlerce uğraşıp kardeşimle bir uçurtma yaptık kendimize çıtalı boyum kadardı kuyruğu rengarenk kendi mavi -ki oldum bittim severim maviyi- bir heves koştuk sığınağıma güneşli bir bahar günü rüzgar tam kıvamında göğe yükseldi salına salına zor zaptediyorduk küçüldükçe ağırlaşıyordu hayta uçmanın tadına varınca rüzgarı da alıp arkasına direndi tutsaklığa... garip bir duygu kapladı içimi aldırmadan kardeşimin gözyaşına salıverdim ipini yüreğimi de katıp ardına ... kaç mavi uçurtma gördüm sonra sonra postal eziği/ kara yamalı kuyruğu kırmızı bazısı küsmüş rüzgara bazısı hepten kırıktı -düşünüyorum da / acep nasıl bir rüzgar gerek uçmayı yeniden hatırlamalarına- (ama biliyorum benimki salınıyor hala biliyorum / ki direndi onca fırtınaya kavuşacak biliyorum kavuşacak o lacivert uzaklara) ... şimdi ben ne vakit bir rüzgar hissetsem uçmaya yeltenirim bırak derim zamana iplerimi bırak derim dinlemez/ çeker yine çarkına olsun varsın uçurtmam özgür ya |
sevgimle...
aşk daim olsun...cg