buhurgelincikler kırlarda on yedisinde bir taze edasıyla savruluyor gündüzleri, gündüzleri, kırlarda papatyalar taşıyor rüzgara özlemi ve dahi sevmeyi ve dahi sönmeyi ayın o sessiz, münzevi ışığında kadınlar toplarken çiçekleri -elleri toprak kokusu benizleri buğday soluğu ve korkusu ölümün saçlarında, eğreti... gelincikler kırlarda on yedisinde bir taze edasıyla savruluyor gündüzleri. savruluyor şiirleriniz ve dahi ümitlerim istanbul’a dair, istanbul’dan çok uzak çok uzakta tozlu bir sınır şehri sönmeyi öğretiyor ayın o sessiz, münzevi ışığında bu mektuba bir satır daha eklemek gibi şimdi beklemek şimdi, beklemektir özlenen uçsuzcasına uzanan tünelin titrek ışığında şehrinize karanfiller şehrinize güller şehrinize mektuplar ve dahi bu ıssızlık daha neyi iktiza ediyorsa o kadar susmak bu dalgalara inat, asice, o ezgide soluk almak _____gelen taş plaktan istanbul yüzümü sürdüğüm duvalarıyla bir kez daha uğurluyor masallarımı sarayburnu’nda korkularım uzanan oradan sultanahmet’e sonra, küsmüş sokakları eminönü’nün ______yüzü düşmüş sokakları yüzüme, sözlerime... istanbul adınızın yankılandığı, fatih’in kenarında bir evde, -bir kez daha- uğurluyor şiirlerinizi şairliğinize inat... size inat... |