3
Yorum
0
Beğeni
4,0
Puan
1000
Okunma

anne,
seninle pierre loti’de içtiğimiz o keskin kokulu çaydan sonra
gözlerime dolan yaşlar
ve gücünü yitiren parmaklarım
bir soğuk kış gününün
bilmem hangi makamda bestelenmiş türküsünün
kavuştağında,
umutsuzca,
dokunuyor çocukluğumun masallarına.
ve gün doğmadan
aklımda dünden kalan ne varsa
o meydanın taşlarına tek tek işlenmiş
o yağmurun damlalarında iğne iğne
ada vapurunun acı düdüğü gibi yüreğimde.
anne,
halvetten yeni çıkmış bir dervişin
lale motifleri gibi yüreğinde
o ebruli titreyişin
neva perdesinden yükselen soluğu neyimde.
sana, bana ve herkese
kimsenin kimseyi görmediği caddelerde
olabildiğince sessizce
olabildiğince ağrılı bir sıkıntı
doğduğun gün gibi solgun bir vakitte
bilmediklerimizle rakseder içimizde ..
../ ellerimizde alışveriş poşetleri
ardımızda gölgelerimiz unuttuğumuz...
bu anlamsız nazirede
sen gülsen ben neyim
ben neysem sen gül ?/
ruhum köşeye kıstırılmış
ruhum isyan ediyor dünyamın demirden seslerine
/damarlarımı üşüten/
anne,
sana bir mektup daha yazayım diyorum
elim varmıyor
anne,
bu şehirde kimsecikler içimdeki sesi duymuyor...
seni özledim.
4.0
100% (1)