O AN...
Uğursuzluklar arasından bir siyah rahibe görünür
Elleri göğsünde Uzanır başı gökyüzüne Derin sesler çıkar yaralarının içinden Yarasalar uçuşur kolları arasında Bir deli tufan kopar gelir gözünün yaş çukurundan... Her adımında inler toprağın göç sesi Her seste irkilir her adımı atarken ... Dalgalanır saçları göğü deler geçer Etrafında döner akbabalar misali tenine susamış ırzına düsmanlar... Sisler içinde boğulur çığlıkları Amansız feryatlar figanlar... Doldurur içini döl tutan kabuslar Zamanı durdurmak istercesine, uçar çamurlu eteği güneşin en tepesine Kurtulamaz zevki beynini zapt eden insan artıklarından Kırbaçlar yaralarken beyaz tenini İşte ölmeli o an ölmeli Haykırmalı Tanrıya Bedene müdebbir olanı al diye... |