ÇEYİZ LEKESİ...
Hadi gel bu gece...
Daha görmeden güneş beyazını en renksiz halinle gel... Tozlar yutuyorum dilimin tüy köklerinde kalan Siyah poşet içinde hayvan postu hala sıcak Bir kaç damla kan dökülüyor çeyizden bozma oyaların üzerine Uğursuzluk bu! Sana bana ona herkese ses veriyorum Ve diğer yanda kabartıp kulak zarımı yontuyorum tırnaklarımı Alevlerin dölleri saçılıp etrafa, Tüm evren gebe korlara Heryer günah yanığı... Cahillerden tutunan dilek ağaçları köklerini basınca tuza Döküldü çabutlar dallardan uzağa Kalmadı gelinlik kızların çarşaf lekeleri ve doğmamışların sevişmeleri... Gül ağaçları dibinde çelik çomak oyunları Yıkıldı evler... Siz zavallılar evren iki dirhem bir çekirdek olup sardı düşlerinizi Zenginlik neydi ki ellerimin is lekesi Kaptırıp kendimi yolun soluna göremedim sağımdan geçenlerimi Gözlerimin rengi akarken yastığa Kahrolası nefsim uydu yine dört bacaklıya Yazmak için biriktirdiklerim belimin gamzelerinde boğuldu... Hadi gel Hadi gel Güneşten renk alıp gel, Hayır dokunmasın tenine alevlerin merhameti... Yıllar geçtikçe unuttum o günü Ahmak başımı yasladığım yerde sancılar birikti... Hadi gel yeni kafesler ve kurt kapanları var bahçede Sana tuzaklarım... Öyle çok özledim ki seni ve bir o kadar unutarak yaktığım takvimleri Sana inat ama yine seninle... Hadi gel! Gelmelisin... Tenimin rengi unutmadan Ve değişmeden inançlarım Bir yaprak daha düşmeden çınarın köküne Üzerine okuyup üflediğim küfürlerimi duymadan Şiddetli sancılarım arasında gelmelisin Bugün eylül bugün hazan Gittiğin ay içinde tutunup gurursuzluğuma Yüzümden düşen bin parça eşliğinde Vücuduma çakar gibi çivilerini Bir tahta parçasına tutunup Kahvelerin hatırı için gelmelisin Hadi gel... |